“Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kafasındaki siyasi sistem 1933'e kadar farklıdır. 1963'ten sonra rahatsızlanması ile ve İngilizlerin içerdeki beslemesi ile Gazi Mustafa Kemal'in çevresini sarıp etkisiz hale getirmesiyle birlikte bu sistem İngiliz emperyalizmine dayanan içerde parlamenter görünen istikrar üretmeyen 1,5 yıl koalisyonlar üreten bir yapıya dönüştü. 
İngiliz ve Almanların oynadığı bir tiyatro oynandı Türkiye'de. Osmanlı'nın son 100 yılında İngiliz ve Alman kapışması 1933'ten özellikle 1938 ve 1946'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti hükümranlık alanlarında yaşanmaya başlandı. İçerde İngiltere'nin oligarşik bürokrasi dışarıda Almanların oluşturduğu oligarşik bürokrasi. İngiltere'nin oluşturduğu finansal yapı Almanların oluşturduğu finansal yapı İngiltere’nin oluşturduğu sermaye Almanların oluşturduğu sermaye. 1945-1946 devalüasyonu arkasından devreye ABD'nin de girmesi ile bu coğrafyada üçlü bir satranç oynanmaya başladı.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TV de yaptığı bir sohbette kamuoyuna açıklamalarda bulundu: “Emperyalizme karşı verilen savaş 1933 yılından sonra sona erdi. 10 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti'ni Osmanlı'yı tasfiye ettiği gibi ezmesiyle birlikte 1933'ten sonra bu ülkenin ve coğrafyanın şekli değişti. Bizim 2003 yılına kadar 1.5 yıllık koalisyonlarla geldiğimiz adına parlamenter sistem denilen bu sistem İngilizler tarafından dayatıldı ve istikrar olmaması adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir tuzağa düşürüldü.” dedi.
Ben bir kere her şeyden önce bir Türk vatandaşı olarak bu Anayasa değişikliğini TBMM'den halka sorulmak üzere geçmesini destekleyen bütün vekillere canı gönülden teşekkür ediyorum. Milletvekili sıfatının haklarını verdiler büyük bir mücadele gösterdiler ve günlerce gecelerce uykusuz kalarak günlerce TBMM'de mesai harcayarak Anayasa değişiklik paketini Genel Kurul'dan geçirerek halkın önüne sundular. 
Bu teklife destek veren, destek verirken burnu kırılan, yaralanan teklife destek veren tüm vekillere teşekkür ediyorum haklarını helal etsinler, Türk milletinin hakları da onlara helal. Çünkü artık söz milletin. Bir anayasa paketinin halka sorulması bence en önemli zirve noktası. Sayın vekillerimiz de dediler ki ‘Biz milletin vekiliyiz milletin adına son sözü söyleyemeyiz. Millete giden yolu açarız’ dediler. Günlerce orada yaşayarak bunun halka gitmesinin yolunu açtılar.             
200 yıllık esaret yani kurtuluş savaşı emperyalizme karşı bir savaştı. Bu millet ayağa kalktı, Çanakkale'de şehitler verdi Kurtuluş savaşında şehitler verdi emperyalizme dur dedi ama emperyalizm 1933'te bu ülkeyi esir aldı. Bugün ben Atatürkçüyüm diye dolaşanlar o emperyalizmin Atatürkçüyüm diye bize yutturulan versiyonlarıdır.  Onların tek bir görevi var bu halkın bu coğrafyanın bu ümmetin gerçekleri görmemesi için gözlerinin önüne perde olmak.                        
Türklerin her zaman bir lideri vardı. Biz lider seven bir toplumuz biz lider seven bir coğrafyayız. Şimdi bize en uygun sistemin Başkanlık yani seçilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi adını koyduk olduğunu net olarak görüyoruz. İngilizlerin parlamenter dedikleri sistem kaos üzerine kurulmuş. Öyle bir sistem kurmuşlar ki 3 ordan 5 buradan bir koalisyon hükümeti kuruluyor. Koalisyon hükümetinin başındaki başbakan Türkiye'deki medya patronunun önünde ceketini ilikliyor ve efendim diyor ona. Niye, çünkü sistemi kuranlar ona göre kurmuş. Koalisyon üretmek üzerine bir sistem kurmuşlar. Şimdi onların kurduğu koalisyonlar sistemi çökecek  ve devlet kendi hakimiyetini sağlam temellere oturtacak, bundan son derece korkuyorlar.”