Galiba bu zararlının adına tarım litaretüründe kımıl zararlısı diyorlar. Son yıllarda üretilen kimyasal ilaçlarla kökü kazındı ama çocukluk yıllarımda Anadolu köylüsünün kabusu bir haşerattı.
Özellikle sık gidilen bostanlıklarda ilk göze çarpan ve sabah gün ışırken bitkilerin dibinden tavanına doğru örülerek yükselen siyah, kırmızı ve alacalı renkli kum taneleri büyüklüğündeki bu hayvanlar, ürün kaybına yol açtığı gibi düşük kaliteli hasata da neden oluyordu. Tabiiki o zamanlar kimyasal tedbirler yok denecek kadar az. Ya da toprak analizi yaptırılacak, bilir kişilerden yardım istenilecek müracaat  metodları da bilinmiyordu. 
Nefesi kuvvetli hocalar tahta kazıklara ilginç dualar yazarak keziyle mücadeleye başladılar. Şans kimin yüzüne gülüpte kazık çaktığı tarlada kezi zararlısı bitme ya da azalma  tesadüfüne rastlayan hocaya o kadar büyük dini itibar verilirdi ki, hangi köyde olursa olsun yün minderli at arabalarıyla saygın tarla sahipleri geliyor, kezi yazdırıp gidiyorlardı. Bu şanslı ve şarlatan hocalardan biride bizim köylü Şavgı Hocaydı. Şavgı hoca sabah namazını eda ettikten sonra yatmaz, elinde bir keser sürekli el genişliğinde tahta yapmak için tık tık kapının önünde kezi tahtası yapardı. Yaz günlerinde avlusunun önünde diğer köylerden gelen misafirler sıra kavgası yaparlardı. Döğüş sonunda onlarca kafa kol kırılmaları yaşanmıştı. Olsun ona göre bizim köyde birde ortopedi servisine bakan Menduf Dayı vardı. Birlikten kuvvet doğar ilkesiyle Şavgı Hoca ve Menduf Dayı arkadaşlıklarını ilerlettiler. Çünkü birbirlerine hatırı sayılır işler gönderiyorlardı. 
Kezi kazığını gün doğmadan 7’şer kez ayetelkürsü duasını okuyarak tarlanın 4 bir beceğine dikmeleri öneriliyordu. Eğer duayı yanlış okur veya geç okumak yüzünden gün doğmasına yakalanılırsa kezi yine pahlaya, pancara suvanmaya devam eder diyordu hocalarımız. 
Keziler suvanmaya devem etti. Tekrar gelmelerinde mutlaka müşterilerin bir hatası olduğu dili kıvrak Şavgı Hoca tarafından açıklanarak ikna edildi. Bir daha olmadı Hocam diyen oldu ama üçüncü gelmesine fırsat olmadan bostanlıklar bozuldu. Seneye 2 geliş daha garantiydi. Hocanın kapısının önündeki küllük yımırta gabığı, kemikler, süslü ambalaj paketleri ve gereksiz hediyelerle doluydu. Biz çocuklar sürekli ilginç öteberi bulacağız diye o küllükte oynar, köye gelen kezi zedelere Hocanın evini tarif ederdik.
Ester Herbisit diye bir ilaç mıntıkadaki tüm hocaların kabusu oldu. Toprağı oyuncak ediyo, Cenabı Allah’a isyandır, bu gavur malını tarlasına atan nimetini haram eder falan gibi vaazlarda tutmayınca kezi kazıkları hocaların elinde patladı. Tarlalardan bir bir toplandı, yakıldı. 
Benden duymuş olmayında ziraatçilere çok sövdü Şavgı Hoca. Bunlar gavurların elçileri, imanını satmış hıyanetçiler derdi.