YOZGAT Bozok Üniversitesi, 'Endüstriyel Kenevir' alanında 'Bölgesel Kalkınma Odaklı İhtisaslaşma' Projesine dahil edildi. Ardından tartışmalar başladı. Zira 'Kenevir' denildiğinde ilk akla gelen 'uyuşturucunun hammaddesi' olduğundan, temkinli yaklaşım ile birlikte karşı çıkmalarda oldu. Normal bir durum...
Zira, her konuyu irdelemeden kabul ettiğimizde, ortada bir sorun var demektir. İleride yaşanılacak olanlardan dönüş mümkün olsa bile yıkıcı, zarar verici konular yaşanılabilir. O nedenle konuya başlangıçta tedbirli yaklaşılması, eleştirilmesi, insanların aklındaki sorularla birlikte tepkisini ortaya koyması, konunun daha iyi irdelenip, kalıcı, yararlı bir yapının oluşmasını sağlar/sağlayacaktır...
'Kenevir' bitkisini yetiştirip, pazara sunduğumuzda belki alıcısı çok fazla olacaktır ama üreten belirli bir süre sonra, girdi maliyetleriyle birlikte diğer konulara bağlı olarak 'zarar ettiğini' belirtip, diğer ürünlerde olduğu gibi, vazgeçme eylimine geçecektir. O nedenle, üretimin belirli bir doyuma ulaştığında, bu üretilenin işlenerek piyasaya sürülmesine yönelik yatırımlara ihtiyaç vardır. Bu yapılmadığı süre içerisinde, hammadde olarak bırakıldığında orta vadede gelir getirici olacaktır, uzun vadede fiyasko ile sonuçlanır...
Üniversite, bilimsel olarak konuyu değerlendirip, kaliteli üretimlerin yapılmasını, üretilenin de hangi sektörlerde nasıl kullanılabileceğini belirlemeye yönelik çalışmaların ötesine geçebilir mi? Bu sistemde zor. O halde bunu yapacak olan özel sektördür.  Mecliste yapılan bir oturumda, 'Kenevir karışımlı tuğla ve inşaat malzemelerinin depreme daha dayanıklı yapılar oluşturduğu' belirtildi. O halde işe bu noktadan başlayabiliriz. 'Kenevirli tuğla' neden olmasın...