İNSANLAR bir toplum içinde Yaşar'lar. Toplum kimisine görev ve makamlar verir.  Bu insan için kazanılan bir sıfattır. Kimisi bu sıfatı onuru ve şerefiyle taşır o sıfata Layık olur. Kimisi de o sıfatı bir silah ve böbürlenme vasıtası sayar makamını halka zulmetmek için kullanır.
    Makam sahipleri vardır kapısı ve gönlü sonuna kadar halka Açıktır. Sevilir sayılırlar ve hizmet Aşkı ile çalışırlar. Çünkü bu adamlar halka hizmeti Hakka hizmet olarak kabul etmişlerdir. Onlar için önemli olan Hakkın ve halkın memnuniyetidir. Halkı memnun eden şüphesiz ki Hakkı da memnun eder. Bunlar onurunu ve şahsiyetini kaybetmemiş olan hizmet aşkıyla dolu şahsiyetli insanlardır. 
    İşin garibi bir de "Makam sahibi olmuşsun ama adam olamamışsın!" Diye nitelediğimiz kendini kaybeden zavallı insanlar vardır, hem de sayıları küçümsenemeyecek kadar çok olanlar? Kapısını çalamazsınız, derdinizi anlatamazsınız, derdinize de çözüm bulamazsınız. Çünkü siz onların yanın da Önemsiz çok basit ve yavan insanlarsınız (!).
    Bu makamları ehliyet ve liyakatiyle, yani alnının AKIYLA kazananlar varsa saygı duyarız, hemde alkışlarız. Ancak gördüğümüz kadarıyla bu sıfatı siyasi kayırmacılıkla, devreye adam sokmak suretiyle; Affedersiniz şakrabanlık, yalakalık ve yağcılıkla kazananlar vardır. Sayıları da hiç azınlıkta değildir. Bunlara bu sıfat zaten Yakışmaz. Yakışmadığı için de kendilerini birinci sınıf seçkin insanlar kabul edip halkı horlamaya küçük görmeye başlarlar. İşte o zaman kibirlenme- böbürlenme Dediğimiz bir hastalık başlar. Bu insanlığın kaybedildiği andır...Böyle bir Hastalığı'n da tedavisi yoktur. 
    Çevrenize bakın şöyle bu sıfata Layık kimleri Görüyorsunuz? Ben söyleyim: görev ve makama gelip halktan uzaklaşanlar, emrindekilere yukardan bakanlar, garibanı, köylüyü fakir ve fukarayı adam yerine koymayanlar, azarlayanlar: "sen kimsin LAN, kaç  paralık adamsın, sen beni tanıyor musun, ben seni kapıma azap bile tutmam"! Diyen Zavallılar..Halktan kopmuş özel bir zümre olmuş (insanlığını kaybetmiş!) zevatlar...
    Bakın çevrenize şöyle bunlardan çok zat Göreceksiniz. Ben saymasına sayacağım da Zülf-ü yâre dokunacak biliyorum. Ama ben özelliklerini sayıyorum arayıp bulmak size ait. Makam, mevki kariyer sahibi değilken sıradan insanlar olarak gördüğünüz ama makam- mevki ve görev sahibi olunca sizden- halktan uzaklaşan ve seçkin ( birinci sınıf) vatandaş olarak Karşınıza çıkanlar diyorum? Yanlış anlaşılmasın ha: bu ayrımı devlet baba yapmıyor! Haşa Allah bizi böyle bir ayrıma tabi tutmamış !.? " Insan" demiş, biz de ona "Adam" diyoruz. Şahsiyetine: Önemi ve faydası olmayan Sıfatı bizler vermişiz...
    Deriz ki: halka ve Hakka yakın olanlara selam olsun. Onlar Kazandığı sıfatı doğru yolda kullanan "Adam gibi adam olan insanlarıdır!" ....... Okumuşun ya adam olamamışsın! Diye benzetme yaptığımız zatlara gelince onları da Allah'a havale ederiz. Bize göre onlar hem bu Dünya'da hem de öbür Dünya'da kaybedecek olan zavallı insanlardır. 
    Kimi zenginliği ile kimi güzelliği ile kimi asaleti ile kimi de verilen makamı- mevkisi, görevi ile bu kurumlara baş olmuş insanlar olabilir. İşte orda soylu- asil bir imtihan Başlıyor: Ya Hak ve halk Adam'ı olacak insanlara hizmet edeceksiniz ya da kendini seçilmiş sınıf kabul edip halka tepeden bakmaya horlamaya - küçümsemeye ve halktan kopmaya balıyacaksınız!  
    Yönünüz Hakka ve halka ise sizi ayakta alkışlar baş tacı ederiz; yönünüz makama- mevkiye olup halkı unutur hakir görürseniz zoraki saygı duysak da hayatı ve imtihanı kaybeder rezil olursunuz. Gök Kubbede hoş bir seda bırakacak olanlar hayatı da makamı da  kazanmış olan onurlu insanlardır. Deriz ki: Hakka ve halka hizmeti düstur- görev kabul edenlere selam olsun!... Bu imtihanı kaybedenlere ise yazıklar olsun der Boşa geçen zamanına ve hayatına acırız.