Tarih hiçbir zaman 90 yıl sonra yargılanamaz ama şehitler anılmalıdır. O günün şartları nedeniyle yapılan siyasi hatalar sonucunda Almanlar ile ittifak eden Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu’nun nüfusunun 12 milyon olduğu bir dönemde binlerce evladını Kafkasların kapısı olarak isimlendirilen Sarıkamış’a ulaşmak için Alllahuekber ve Soğanlı Dağları’nda şehit vermiştir.
Bu demektir ki o gün bu harekatta evinden şehit vermemiş aile hemen hemen yoktur. Bu harekatta savaş tarihlerinde görülmemiş bir emre itaat yaşanmış ve -45 derecede aç ve çıplak olan askerler, tereddütsüz mücadele ederken şehit olmuştur. Şehadet şekli donmak ise herhalde en kutsal olanıdır.
Sarıkamış bir avuç asker ile zaptedilmiş, ancak bir gece tutulabilmiştir. Eğer Sarıkamış tamamen alınsaydı işte asıl felaket o zaman yaşanacaktı. Ocak ortasında biten harekat karşısında Ruslar Orta Avrupa’dan asker çekerek baharda inanılmaz bir orduyla tüm Anadolu’yu işgal edeceklerdi.
Bilindiği gibi Ruslar geçirdikleri büyük sarsıntı nedeniyle 1915 yılında toparlanamamışlar, Çanakkale’de savaştığımız müttefiklerine yardım edememişler ve planladıkları gibi İstanbul Boğazı’na saldıramamışlardır. Fakat 1916 yılında başlattıkları karşı saldırı ile Anadolu’da Trabzon’dan Van’a çekilen bir çizginin doğusunu tamamıyla işgal etmişlerdir. Ana merkezden uzaklaşan askerin takviye edilememesi, lojistiğin sağlanamaması gibi nedenlerle birlikte 1917 Ekim İhtilali Rusların geri çekilmesine neden olmuştur.
Osmanlı imparatorluğu’nun çöküşü Balkan savaşları ile başlamış, Sarıkamış’la devam etmiştir. Bilinmesi gerekir ki Sarıkamış olmasaydı Çanakkale olmazdı. Çanakkale olmasaydı belki de Mustafa Kemal olmazdı.
Ne mutlu, karlar altında yatan binlerce şehidi hatırlayan, hatırlatan ve yazan insanlara. Bu hafta Sarıkamış Dayanışma Grubu Başkanı Prof. Dr.Bingür Sönmez’in yazısını paylaştık teşekkür ederiz kendisine.