BİR dönem Yozgat'ta işsiz olduğunu söyleyenlerin iş beğenmedikleri söylemleri meşhurdu. Halen aynı görüşte olanlar mevcut. Bu görüşe o dönemde de mevcut durumda da itiraz edenlerin arasında ilk sıralardayım. Zira, böylesine bir söylem işin kolayına kaçmaktır. 'Hayatta kalmak' ile 'Yaşamak' farklı durumlar içerir. 

Yozgat gibi; her alanda içedönük illerde yaşayanlar 'Hayatta kalma' mücadelesi verip, günlük ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir gelirle yetinmektedir. Vakıf tarafından yapılan yardımlar, hayatta kalabilmek için yeterli geliyor. Yaratılan istihdam alanlarında asgari ücretle çalışmak istenilmemesinin nedenleriden birisi de budur. Asgari ücret alıp, hergün işe gidip, gelerek, yorgun düşmektense, çalışmadan fondan verilenle yetinmeyi tercih ediyor. Çalışabilmesi için hayallerini gerçeğe dönüştürebilecek bir gelir olmasını istiyor. Olmadığı için de çalışmamayı tercih ediyor.

Yozgat'ta 'iş beğenmiyor' denilen insanlar büyükşehirlere gittiğinde, burada sunulan iş imkanlarından daha ağırında çalışıyor. Çünkü, orada sadece hayatta kalmak değil, sosyal yaşam alanlarında da var olabilmek için daha fazla çalışmak durumundadır. O yüzden belirli bir iş kolunda çalışıp, aldığı ücretle günlük ihtiyaçlarını karşılıyor, mesai dışında farklı projelerle, inşaat bekçiliği, çiçek, simit, su satıcılığı, el emeği ürünlerinin üretimi gibi çalışmalarla da sosyal yaşamı için gerekli olan geliri elde ediyor.

Uzun uzun konuşulup, masaya yatırılması gereken sosyal bir durum bu. Dilimin döndüğünce özetlemeye çalıştım. Sorunu salt istihdama bağlamak yerine bireysel üretim ve sosyal alanlar devreye sokulmaladır.