COVİT-19 salgını ile birlikte hayatımızın bir parçası haline geldi, 'uzaktan erişim' modeli. Eğitim, öğretim, bilgilendirme, toplantı, alışveriş gibi daha bir çok konu uzaktan gerçekleştiriliyor. ''Artık uzaktan erişim hayatımızın, günlük yaşamımızın bir parçası olmuştur'' deniliyor. Ne güzel...
'Uzaktan erişim' denilen durum öyle kafamıza göre olmuyor. 'Hadi' deyince, bir kimse diğer bir kimseye ulaşım sağlıyamıyor. Mutlaka bir internet aboneliğiniz olması gerekiyor. Bu da yeterli değil. Çok akıllı bir telefonunuz, tabletiniz, bilgisayarınız bulunma zorunluluğu da cabası. Onlara da sahip oldunuz, eğer kullanımdaki cihazınız güncel değilse, sunulan 'Erişim' hizmetinden de kaliteli bir şekilde yararlanamazsınız. Genel olarak hiç yararlanamazsınız.
Sistem bu. Önce sizleri bir şeyleri kullanmaya, tüketmeye alıştırıyorlar. Bu alıştırma süreci içerisinde sunulanı yaşamınızın bir parçası haline getirinceye kadar neredeyse üste para bile teklif ediyorlar. Yaşamınızın bir parçası haline geldiğinde ise, neredeyse bedelsiz olarak sunulanların bedelini kısa vadede tekrar alıyorlar. Gıkımız çıkmıyor/gıkımızı çıkartamıyoruz. İşte bunun adına 'Kapitalizim' deniliyor. Önce alıştır, sonra son damlasına kadar kanını em...
Bugün eğitim sisteminde yaşanılan durumda bundan ibaret. Daha düne kadar 60 lira civarında olan internet kullanımı, günlük yaşamımızın bir parçası haline geldikten sonra kampanya süreci 35 liradan başlayıp, 90 liraya kadar çıkıyor. Ekstrası yok. Bilgisayar, tablet, akıllı telefon fiyatlarının yanına bile yaklaşılmıyor. Ama sistem bunu istediği için herkes, kurulan sistemin çarkının dönmesi için ''Ben bilirim'' türküsünü söylüyor.