Dere tepe gezdim gönül dünyamı 
En güzel makamı düzlerde gördüm 
Kalplerde aradım aşkım sevdamı 
Bakarken ıslanan gözlerde gördüm

Ceza veremedim kalbim çalana 
Meylimi bağladım döndüm talana 
Ne deyim mecnunu çöle salana 
Ferhat’ın aşkını gürzlerde gördüm

Sevda yollarında aşkla yürünür 
Yürekten sevmeyen boşa sürünür 
Süsü dökülünce yalan görünür 
Güzelliği doğru sözlerde gördüm

Gülbahçe’yim aşk ateşmiş bilmedim 
Vefasız sevdaya düştüm gülmedim 
Kırk yerimden yara aldım ölmedim 
Çareyi dostlukta sizlerde gördüm
Saim Gülbahçe/ Yozgat


MOLLA MEHMET KARAYILAN 

Kürt Elif mezrasında bir kel çadırda doğdu, 
Adım olsun dedi babası, adını koydu, 
Kılıçta da, dövüşte de ustaydı babası, 
Soyu, bölgede nam vermiş Atmalı Boyuydu.

Adı da, soyadı da, lâkabı da babadan, 
Üstüne yiğitliği verdi yüce Yaradan, 
Kurtuluş Savaşı devam ediyor hızıyla, 
Gönüllü seferberliğe girdi Malatya’dan. 

Erzurum cephesinde gösterdi başarılar, 
Kâzım Karabekir’den almştı madalyalar, 
Cephede yaralandı, gazi olmuştu Mehmet, 
Hemen Malatya Hastanesine kaldırdılar.

Kabalar Oymağının başına bey seçildi, 
Bir haber üzerine Pazarcık’tan geçildi, 
Halk düşmanı eşkıyayı yakıldı orada, 
Eşkiya Bozo, ağaçta hesaba çekildi. 

Dörtbir yanda hâlâ devam ediyordu savaş, 
Koymuyorlardı her tarafta taş üstünde taş, 
Karabekir Paşa telgraf çekti Mollaya, 
“Antep’e sokma düşmanları, Kilis’e ulaş.”

Emir, görev dedi Molla Mehmet, bu habere, 
Seksen iki arkadaşla yine bir sefere, 
Sattı tüm mallarını, silah ve erzah aldı, 
Ta güneyden girdi, Fransız denen kefere. 

“Sattın savdın malı mülkü, gidersin nereye?” 
Söylenir Ayşe anne; ‘oğlum delirdi’ diye, 
‘Düşmanın yaptığını bir bilsen anacığım, 
Mal- mülk şurada dursun, sen de giden cepheye.’

Gece, Karabıyıklı Köyünde kurdu pusu, 
Çil cücüğü gibi oldu Fransız ordusu, 
Esir alındı elli kadar düşman askeri, 
Aynı soydandır rumu, ermenisi, pontusu. 

Ne varsa yedirdi esirlere Molla Mehmet, 
Süt içerse süt veriyordu, et yiyorsa et, 
Kaymakam Bey emaneten esirleri aldı, 
Yayıldıkça yayıldı, namını duydu Antep.

Yabancılar bir yanda, hainler öbür yanda, 
Huzur vermiyordu eşkiya bağda, bayırda, 
Tam yetkili kılındı Molla Mehmet devletten, 
Eşkıya Kel Ahmet’i köyde astı, ağaçtan. 

Elmalı, Ağcakoyunlu, ordan Nizip Yolu, 
Mağarabaşı, Kurbanbaba ve İkizkuzu, 
Yaralı Norman kaçtı, hanımı esir düştü, 
Perişandı nihayet, Fransız katar kolu.

Tam iki ay boyunca esir kaldı hanımı, 
Teslim etti gitmeden, Norman’a hanımını, 
Karısı: “Hanımefendi gibi davrandılar”, 
Silah, mermiden gayrı almadı yardımını. 

Sandıki Molla Mehmet, düşmanlar kaçıp gitti,
Oradan mevzisini, değiştirmek istedi, 
Çitten geçerken göğsüne, saplandı kör kurşun, 
On dokuz arkadaşla, o da artık şehitti.

Binlerce şehit verdi, bu savaşta Antepli,
Düşmanları kovdular, yurtlarında temelli 
Son cephesi, Sarımsak Tepe oldu Molla’ya,
Şahin Bey gibi, şehadet şerbetini içti
(Eğitimci Şair Yazar Ekrem Gürer)