1960 yılında iş gücüne ihtiyaç duyan Almanya, Türkiye'den vasıfsız işçi talebinde bulununca, kara trenlerle yola koyulanlar arasında Yozgatlıların çoğunlukta olduğunu biliyoruz. Yozgat'tan başlayan insan göçü o yıllardan, yani 1960'dan önce de vardı, bugün de var, bu gidişle bundan sonra da devam edecek gibi görünüyor.
1960 yılına kadar vatanın bölünmez bütünlüğü için verilen mücadele de ön saflarda yer almayı tercih eden Yozgat insanı, gönüllü olarak silah altına alınmış, yıllar süren vatan hizmetini tamamladıktan sonra, yurduna dönecek yol parasını bulamayınca gittiği topraklarda kalmayı tercih etmiş, bir anlamda zorunlu göçü kabul edip, gurbeti vatan kabul etmiş.
Sonraki yıllarda, umut bağladığı topraktan karnını doyurmakta zorlanan Yozgat insanı bu kez umudunu büyük şehirlere bağlayıp, sosyal güvencesiz, sağlıksız işlerde ekmek kavgası vermiştir. O yıllarda ''Taşı toprağı altın'' denilen İstanbul'a kadar gidecek maddi gücü kendisinde bulamayan Yozgat insanı, daha çok Kırıkkale, Ankara, Kayseri, Konya gibi yakın illeri tercih etmesi nedeniyle de bugün, bu illerde nüfus yoğunluğu oluşmuştur.
1960'lı yılların başlarında önce Almanya, sonrasında ise diğer Avrupa ülkeleri Türkiye'den işçi talebinde bulunmuş, bu da Yozgat insanı için yeni bir umut kapısı olmuştur. Almanya'ya o yıllardan itibaren akın eden Yozgat insanı, kazandığı para ile memleketine yatırım yapmaya çalışırken, Almanya'daki kültürün temelinde eğitimin yattığını görünce, bu kez Türkiye'de kalan yakınlarının okumaları için gerekli yönlendirmeyi yapmaya başlamıştır.
Türkiye'de belirli illerde bulunan üniversitelerde çocuklarının eğitim albilmeleri için ''Sarı öküzünü'' satmak zorunda kalan aileler, ''Tasarruf'' amacıyla, oğlunun, kızının okuduğu ile kendisi de gitmiş, sonrasında da gittiği ilde yerleşik hayata başlamıştır.
İşte bu nedenle dünyanın neresine giderseniz gidiniz, mutlak bir Yozgatlı ile karşılaşırsınız.
Bugüne kadar, ''Vatan sevgisi'', ''İş ve aş'' beklentisi, ''Eğitim'' gibi konulara bağlı olarak göç etmek durumunda kalan Yozgatlı, son yıllarda ise bu gerekçelere bağlı olarak, sosyal ve kültürel taleplerini karşılamak üzere göç etmeye başlamıştır.
Yozgat'ın bu kısa ''Göç'' tarihine yolculuk nereden çıktı?...
Hayırsever sanayici işadamımız sayın Erdoğan M. Akdağ ile ilgili haberi hazırlarken, bunlar geldi aklıma. Yozgat insanının garipliğini, çaresizliğini gören sayın Akdağ, bir grup arkadaşı ile birlikte ''Bunun bir kader olmadığını'' kanıtlamak istercesine kolları sıvadığı yıllar geldi gözlerimin önüne.
Önceleri istihdama yönelik yatırımların temelini atan işadamımız, çimento fabrikasının biran önce üretime açılması için çırpınırken, gurbette, yaban illerinde gece-gündüz çalışan neslin çocuklarının doğduğu kentte kalmasını istediğini de sıkça dile getirdi. Sonrasında ''Eğitim göçünün'' önlenmesine yönelik yatırımlara yöneldi, ilkokuldan fakülteye kadar bir çok yatırımın altına imza attı. Keşke birden fazla Akdağ olsaydı.