YOZGAT'ın kırsal bölgelerinde üretime yönelik çalışmaların olması mutlu ediyor. Haber amaçlı ziyaret ettiğim bir çok köyde, bazı insanlar, şehir merkezinde oturup, köyünde tarımsal faaliyet yaptıklarını, üretiklerini satarak, gelir elde ettiklerini söylüyor. Sevindirici olan üretim yapılması. Üzücü olan ise, üretimde kullanılan ürünlerin tohumlarının genetiğinin değiştirilip, tek yıllık olması.
Geçtiğimiz gün haberini manşetten yayınladık. Daha önce de benzer durumla karşılaşmıştık. Üretici, ''Hasat sonrasında domatesin, biberin bir bölümünü annemiz, babamız ayırt eder, duvara yapma yapıp, yapıştırarak kuruturdu. Kuruyan domatesin, biberin çiğitleri alınır, tekrar ekimi yapılırdı'' diyor. Dahası var...
Çiftçi, tohumu her yıl ücret karşılığında satın alıyor. Mevcut ürünlerden daha sonra ekilmek üzere tohum alamıyor. Çiftçi, ''Kendi tohumumuzu kendimiz üretemediğimiz için her yıl tohum fiyatları artıyor bu da maliyete, dolayısı ile pazara da yansıyor. Fiyatların bu denli pahalı olması, yüksek olması bunun gibi pek göze çarpmayan girdilerden kaynaklıdır'' ifadesini kullanıyor.
Üretimde bildik maliyetlere, ekimde kullanılan ekipmanların mazot, yıpranma payları, işçilik, nakliye gibi konulara bir de tohum maliyeti eklenince görünen maliyete yapılan ilave pek kabul görmüyor. O yüzden pazara çıkıp, beklediğimiz fiyatın çok üzerinde bir fiyatla karşılaşınca, ''Domateste mi dövizle alınıyor, bu ne yahu!'' demekten kendimizi alamıyoruz. 
Peki neden?
Çünkü, görülen maliyetlerden sadece nakliyede kullanılan yakıtın dövizle alındığını sanıyoruz. Genetiği değiştirilen 'hibrit' adı verilen tohumu hiç hesaba katmıyoruz da ondan...