Sürekli  yağan  kar  taneleri  köy  yollarını  kapatmış.  Kuşlar  gökyüzünde  sörf  yaparak  Huri  Nene’lerine  teşekkür ediyorlardı.  Culfalığında  halı  dokuyan  Hacı  Emine: 
-Kim  ne yaparsa  kendine  yapar, diyerek  dokuduğu  halıya  kötülükleri…  düğümleyip  ilmeklerini  sıralıyordu.
  Çocuklar dam  boyu  yağan  karları  oyup  oda  haline  getirerek birlikte  evcilik  oynuyorlar.  Çil  Güleser’in  şımarık oğlu;
  -Beni  oyuna  almadınız, diyerek  çocukların  oyununu bozuyordu.
 Soğuk  olur  kamışlının  suları. 
Nazlı  akar  kör  kuyunun  pınarı. 
Çiçek  açar  kuruca  özün  yolları. 
Kışları  güzeldi  benim  köyümde.
  Gece  yarılamış,  saatlerin  tik tak  sesleriyle sabaha  doğru  yol  alıyor  ve  köylü uykuya  dalmış, horultu  sesleri  baloncuklar  halinde  göğe   doğru  yükseliyordu.
Karanlık ve  ürküten  görüntüsüyle   sessizlik   gürültüsü  çıkartan  gök  yüzü  “Ben de varım...” diyordu.  
 Demirci  Kara’nın  oğlu  Godek  Kahya’nın odasında   Kahya’yla  birlikte  gözlerini  kırpmadan  oturuyorlar.
Godek  Kahya:
-,Canım…  sıkılıyor  ne  yapalım? diye  mırıldandı.
Demirci biraz  düşündü  ve  ayaklanarak  Kahya’ya seslendi:
-Sen  gaz  ocağını  yak,  bir  çay  demle  ben  geliyorum, diyerek  ayaklandı.
Dışarıda  hafif  hafif  yağan  kara  rağmen  hava  soğuk değildi.
Demirci:
-Hava da  çok  güzelmiş, diyerek   Kahyayı şaşkın  bakışları  arasında  bırakıp  geri  dönmek şartıyla  oradan  ayrıldı. 
Demirci,  köydeki  evleri  erinmeden ve  arkasında  karda  izler…  bırakarak  tek  tek dolaşıp  insanları  uyandırdı ve;
-Köye  baskın…  yapılacakmış.  Gaz  lambalarınızı  yakıp  bekleyin,  sakın  uyumayın,  dedi.
Başka  bir  şey  söylemeden  oradan  uzaklaştı. 
Tüm  köylü uyanmış,  ışıklarını  yakıp  heyecanla  ne olacakları  bekliyorlardı.  
Kara’nın  oğlu  yaramazlık  yapan  çocuklar  gibi  yaptığı  işten  mutluluk  duyarak  Godek  Kahya’nın   yanına  yani odaya  geldi.
Kahya,  kaşlarını  çatarak:
-Nerde  kaldın? Demlenen  çay soğudu,   ne  yaptın  söyle? dedi.
Demirci:
-Sakin  ol  korkma,  tüm  köylü…  gaz  lambalarını yaktı,  evlerini  bekliyorlar.
Kahya:
-Anlamadım...  dedi.
Demirci:
-Acele  etme,  sen  çay  doldur.  Senin  merak ettiğin  sesler…  sabah  çıkar,  dedi. 
Ulu  tepeden  güneşin  batar. 
Eller  çekilir  görevler  biter. 
Yorgun  bedenler  uykuya  yatar. 
Akşamlar  güzeldi  benim  köyümde.
Demirci  ve  Kahya  gaz  ocağında kaynatılarak  demlenen  çaydan  yudumlayarak  içiyorlar,  bir taraftan da  kulaklarını  köyün  tepesine  dikerek  köyü dinliyorlardı.
Karga  köyü’nde  çıkan  sesler…  bulut  olmuş  yağan karları  eritiyordu. 
 Memmet  Efendi  Kur’an  okuyor.
Kara Mustafa:
-Köye  kafaları  sarılı  bir  sürü  insanlar…  geldi,  ben gözlerimle  gördüm,  diyor.
Başka  bir  ses:
-  Silahları  var  mıydı  ellerinde? dedi. 
Caminin  hocası: 
-Ezanı  okumasak  olur  mu? diyordu.
Çocuklardan;
-Çok  korkuyorum... diyenler  oldu.
Bir  ses:
-Yoksa  Kara’nın  oğlunun…  gene  bir  oyunu mu? 
diyerek  gerçekçi…  sözlerle  seher  yeli  gibi  söz  bulutlarını  dağıtıyordu.
Selam ve dua’larımla.