Asıl adı Şeref’ud-Din olan ve 1240 yılında vefat eden, Türbesi Osman Paşa kasabasında bulunan değerli insanla ilgili bilgilerin yetersizliği ve şahsın fazla tanıtılmamış olması buraya olan ilgiyi azaltmaktadır.
Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşmasında en önemli rolü oynayan sayısız Türk göçlerine paralel olarak değişik tasavvuf akımlarına mensup şeyh ve dervişlerin gelip çeşitli şehir ve kasabalarda, köylerde ve göçebe Türkmen obalarında yerleştikleri ve yoğun bir İslami propagandaya koyuldukları bilinmektedir.
Emirci Sultan Anadolu Selçuklu hükümdarı Ala’ud-Din Keykubad I ve Gıyas’ud-Din Keyhusrav II devirlerinde (1216-1220) Bozok (O zamanki adıyla Danışmendiye) bölgesinde yaşamış olan bir Şeyh bir Türkmen babasıdır. Kendi zaviyesindeki belgelerle arşiv belgeleri bu şeyhi “Emirci” ya da “Emirce Sultan” şeklinde anılmaktadır. Türbe kitabesinden Şeyhin lakabının “Şeref’ud Din” adının İsmail, babasının adının ise “Muhammed” olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak şeyhin bu lakap ve isimden ziyade “Emirci Sultan” unvanıyla meşhur olduğu anlaşılıyor. Gelibolu Mustafa Ali ve Evliya Çelebi Şeyhin adının “Emir-i Çin Osman” adıyla anıldığı anlatılmaktadır.
Emirci Sultan fazilet ve kerametlerine hayran bırakılarak zaviyesini terk ettirip ona mürid yaptıkları ve tekke civarındaki bazı köyleri satın alarak vakfettirdikleri Selçuklu Valisi Osman Paşa, gerçekte Şeyhin Amcasının oğlu ve müridi olan vakıfların mütevelli heyeti ve nazırı Osman paşadır. Paşa unvanı XIII. yüzyılda askeri bir unvan olması yerine özellikle Anadolu’da dervişlerin kullandığı bir unvandan ibaret olduğu görülmektedir. Aynı unvanı taşıyan ve aynı devirde yaşamış olan bir çok şeyh ve derviş bilinmektedir. Şeyh Osman paşanın belki Emirci Sultan’ın ölümünden sonra tekkede bir takım değişiklikler  yaptığı vakıfları genişletip daha esaslı bir hale soktuğu düşünülebilir. Çünkü hem hakkındaki bir kısım menkıbeler teşekkül etmesi, hem de tekkenin ve köyün yüzyıllardan beri Osmanpaşa Tekkesi adıyla anılması bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
Şeref’ud-Din İsmail b. Muhammed veya Emirci Sultan görünüşe göre bir sofi ailesine mensuptur. Hem babası, hem de dedesi Şeyh unvanını taşımaktadır. İcazetnamedeki ibarelere göre Şeyhin biri kendisi gibi aynı lakabı kullanan İlyas Emirci, diğeri ise amcasının adıyla anılan Hızır Dede adında iki kardeş olduğu anlaşılıyor. Emirci Sultan’ın Hızır Paşa adlı bir amcasının bulunduğu ve onun oğlu Osman Paşa dan söz edildiği biliniyor.
Emirci Sultan, diğer adıyla Şeref’ud-Din İsmail b. Muhammed XIII. yüzyıl başlarında Anadolu’ya göç eden bu Yesevi şeyhlerinden birisidir. Osmanpaşa Tekkesi diye anılan köyde zaviye kurarak yurt edinmişlerdir. Emirci Sultan gerek Ali’nin naklettiği menkıbelerde, gerekse Temaşa’yı Celal-i Huda’da Peygamber (A.S.) devrinde yaşamış fakat onu görememiş olan meşhur Veysel Karani (Üveys-el Karani) nin soyu ile alakalı olarak görülüyor. Birinciye göre Emirci Sultan bu zatın nefes evladı, İkinciye göre ise kız kardeşinin torunu telakki edilmektedir.
XIII. yüzyılın sonlarıyla XIII. yüzyılın ilk yarısında Moğol istilasından sonra Maveraünnehir, Harezm Horosan ve Azerbeycan’dan Anadoluya göç eden Şeyhler ve Dervişler arasında bir çok Yesevi tarikatı mensubu olduğu bilinmektedir. Bu göçmen Yesevi Şeyhlerinden biride Emirci Sultan lakabıyla bilinen Şeyh Şeref-ud Bin İsmail Muhammed olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bilgiler  araştırmacı yazar, Öğretim görevlisi, Hemşerimiz Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın “Emirci Sultan ve zaviyesi” adlı notlarından alınmıştır.
Emirci Sultan Araştırması oldukça eski bir tarihi içine alan Yozgat’ın tanıtımı için  de çok önemli bir araştırma olacaktır…Osman Paşayı ve Emirci Sultanı yeterince tanımadığımız ve tanıtmadığımız bir gerçektir. Bu nedenle Emirce Sultan araştırma konusu yapılmalı, geniş platformlarda ele anlatılmalı, duyurulmalı ve turizme kazandırılmalıdır.