EMANET ettiğiniz makamların gün gelip aleyhinize döneceğini nerden bilebilirsiniz ki? Bir dostum sohbet esnasında yakınırken dedi ki: “Hocam, değneği çok sivriltmeyeceksin gün gelir sana batar?” Gülüştük ama doğru olduğunu tasdik ettik…
Siyasetin gözü kör olsun bazen pireyi deve yapıyor! Demokrasiyi halkın kendi kendine yönetmesi olarak tanımlıyoruz. Ama uygulamada bu geçersiz kalıyor. Çünkü siyasetçileri- yöneticileri biz seçmiyoruz ki. Partiler seçiyor bizler de beğenmesek de kerhen götürüp parti hatırına ona oy vermek zorunda kalıyoruz. Diyeceksiniz ki: Olur mu öyle bir şey?
Bal gibi oluyor işte: Adayları partiler belirliyor, vatandaş da mecburen (Parti hatırına) o adaylara oy vermek zorunda kalıyor. Anketler yapılıyor, yoklamalar, soruşturmalar; ciddiye alınıyor mu? Gördüğümüz kadarıyla hiç ciddiye alınmıyor. Genel merkezin dediği oluyor, il yönetimi de dışlanıp tasvip edilmeyen adaylar aniden açıklanıveriyor. Bir nevi seçilen o adayı zorla tercih etme hadisesi… Zaman zaman da iller adaylara itiraz edip istifalar yaşanıyor, onlar da gaile alınmıyor!
Peki nasıl olacak bu iş? Ayan beyan belli: Halk kendini yönetecek insanları çoklu listenin içinden seçip alacak bu benim adayım diyecek. Önseçimde adayları sıralarsınız, halk bunları bir sıralamaya tabi tutar, en çok oy alandan itibaren listeyi belirlersiniz. Dolayısıyle partinin adayı değil milletin adayı seçilmiş olur, sizce de doğru olan bu değil mi?
Kimi seçiyoruz, bizi temsil edecek insanları, asil kim halkın kendisi.  Seçildikten sonra asilin bir kıymeti oluyor mu olmuyor. Neden çünkü- 4-5 yıllık bir dönem garantiye alınmış olunuyor. Halk sevmiyormuş, icraatlarını eleştiriyormuş çok da umurlarında değil. Peki bu nasıl bir demokrasi, nasıl bir kendi kendini yönetim sistemi oluyor?
Görev emanet, koltuk emanet, hizmet: Halka ve Hakka diyoruz, ama azıcık itiraz ettiğimiz de ya kapıdan koğuluyor ya da kapı dışarı ediliyorsunuz. Bu nasıl emanete sahip çıkış? Buna emanete hıyanetlik denilmez mi? İşte o zaman otokontrol devreye girmeli. Suç ve ceza kavramı içinde gerektiğinde verilen bu emanet anında geri alınmalı. “ Sen bunu hak etmiyorsun arkadaş, halka ve Hakka zulmedemezsin” denilmelidir. Öyle değil mi?
Nerden çıktı bu demeyin. Yaşadığımız olaylar bizleri kamçılıyor, taşkınlıklar, kızgınlıklar ve düşmanlıklar nefreti kini doğuruyor. Ak Parti bir hesap sorma hadisesini başlattı. Bu her alanda , her makamda devreye sokulmalı. Halka zulmeden, halkın güvenini kazanmayan, devlete millete ters düşen hatta ihanet eden kim olursa olsun oturduğu o koltuktan azledilip bunun hesabı sorulmalı arkadaş!...
Devlete kafa tutamazsın, millete kafa tutamazsın, devletin ve milletin parasını çar çur edemezsin. Hainlere bölücülere millet düşmanlarına, yandaşlarına peşkeş çekemezsin denilmeli ve gözünün yaşına bakmadan azledilmelidir. İşte gerçek demokrasini bunu gerektirir. Adam haksızlık yapıyorsa, halkını hiçe sayıyorsa, ehliyete, liyakate önem vermeyip yakınını yarenini koruyorsa, oturduğu koltuğu dolduramıyorsa devlet buna niye seyirci kalsın ki?
Sözü uzattık galiba: Amaç halkın huzuru, refahı, devletin ali haklarının korunması. Demokrasiyi yaşaması, hizmete doyması, hizmeti eşit ve adil bir şekilde paylaşması… Hayali bir düzenden bahsetmiyoruz. Hz. Ömer’in adaletinden bahsediyoruz. Dicle kenarında seyreden bir koyunun güvenli yaşamasından bahsederken seçtiğin insanların şerrinden emin değilseniz orda adalet ve demokrasi olmaz.