“Yazarı Ağlatan Röportajla” tanıştığım kalemi güçlü, şair- yazar, ressam ve mükemmel sanatkâr olan bir hemşerimizin hüzün dolu hikâyesinden bahsedeceğim. İdealist, dost canlı, bağrı yanık (Ülkü Ocaklarından yetişmiş), bilgi yüklü,  vatanperver, gerçekleri suratınıza tüm çıplaklığı ile haykıran Bozok Yaylasının yiğitlerinden birisidir O…   
Yalnız yaşadığı baba evine konuk olmuş, garibanlığına ve çaresizliğine şahit olmuştum. Genç yaşta kaybettiği oğlu Hüseyin’in acıklı hikâyesini dinlemiş, ona yazdığı ağıt yüklü şiirini okumuştum. Tanımadığım ama acısına ortak olduğum bu genç yavrunun ardından birkaç damla gözyaşı da ben dökmüştüm. O günden beri içimde acının, hüznün izleri kaldı.  O denli güçlü kalemin, eşsiz  sanatçının yalnızlaşmasına ve küskün kalışına gönlüm asla razı değildi.
Sonra dostluğumuz devam etti. Kürşad’ını tanıdım, çok sevdiği ve dilinden hiç düşürmediği minik torunu Dilşad’ı tanıdım. Onların varlığıyla sevinip mutlu yaşarken garip haneye birkaç defa misafir oldum. Her gidişimde hüzün, her sohbetimizde mahzun dolu gözyaşlarımız karşılaşır birbirimizden bakışlarımızı kaçırmaya çalışırdık. Onunla yaptığım röportajı paylaştım, büyük ilgi gördü. Kendi çalışması olan yağlı boya tablolarını paylaştım büyük beğeni topladı…
Müdavim olduğu Büyük Camii Kıraathanesine zaman zaman uğrar, çayını içer dertleşirdik. Tarih dolu birikimini, Türk- İslam ülküsünü anlatır, geçmiş zamanın anılarıyla bizleri mutlu ederdi. Sözü-Sohbeti dinlenen, dostluğa değer veren, cihan imparatorluğunun hayaliyle coşan, deryalara hükmeden Türk Milletinin ferdi olmaktan mutluluk duyan tavrıyla bize umut verir, motivasyon kazandırırdı…
Bundan kısa bir süre önce Çapanoğlu Camii-(Büyük Camii ) çevresinde yine ona rastladım. (İsmail Bağcı ağabeyime) Biraz da neşelensin gülümsesin diye latife ile söze başladım. Yüzü soğuk, buz gibiydi; oldukça da mahzundu: “ Duymadın herhalde “ dedi. Hayrola İsmail Ağabey dedim.” Kürşad’ı kaybettik” deyince beynimden vurulmuşa döndüm; başımdan kaynar sular dökülmüştü. Olduğum yerde yığılıp kaldım. Hayatta kalan tek tutanağı, tek umudu ve Dilşadının babasıydı O…Çalıştığı Didim de evinin balkonundan düşerek hayatını kaybetmişti.
Sonradan öğrendim, cenazesinde bulunamamaktan da üzgündüm, özür diledim. Biricik yavrusunu sessiz sedasız defnettiğini üzülerek anlattı. Dostlarına ve arkadaşlarına küskünlüğünü ve vefasızlığı dile getirirken, birkaç vefalı dostun da ona sahip çıktığını anlattı. Üç kıymetli isimden bahsetti: MHP Aydın İl Başkanı, Cem Akbudak, Erzurumlu İş Adamı Naci Yeşilyurt ve Aydın Millletvekili Ali Uzunırmak.
Oğlu Kürşad Didim de (BİM Mağazalarında) çalışırken gece geç saatlerde evinin balkonunda uğraşırken dengesini kaybedip balkondan düşüp vefat etmişti. Tabii cenazedir nakli gerekir, vatan hasreti baba ocağına, Yozgat’a nakli icap etmiş. Belediye başkanlarından da yardım alarak Yozgat’a getirmek için çabaya düşmüş. Acısı bir yana gelini, onun kuzusu Dilşad’ı avutmaya çalışırken bir de cenaze telaşına girmiş…İşte bu noktada ona kucak açan, sahip çıkan ve yardıma koşan o yiğit insanlar devreye girmiş….” Elimi bile vurdurmadılar” bu yiğit insanlara vefa borcum var diyordu İsmail Bağcı Ağabey.
 “Ahmetciğim”- “Bunlar acımı unutturdular, cenazeme sahip çıktılar ve Yozgat’a kadar bizi yolcu edip acımıza ortak oldular “dedi:  MHP Aydın İl Başkanı Cem Akbudak, Erzurumlu İş Adamı Naci Yeşilyurt ve Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’tan bahsediyordu. Kendilerinden Övgüyle söz edip teşekkürlerini, şükranlarını ifade etti. Yozgatlı dava arkadaşlarına sitem ederken, eski dostlarının da vefasızlığından bahsetti ve: “ Kırgınım, küskünüm, vefasızlığa sitemliyim” diyordu.
İsmail Bağcı dostuma, ağabeyime baş sağlığı dilerken acısını paylaştığımı ifade ediyor oğluna  Allah tan rahmet diliyorum. Rabbim Dilşad’ını ve annesini ona bağışlasın. Yavrusunun da ruhu şad olsun…