YOZGAT kısır bir döngü  içerisinde, kendi etrafında dönüp duruyor. Bu nedenle de bir türlü bir arpa boyu yol alamıyor. Sabah evimizden çıkıp, işyerimize ulaştığımızda gördüklerimizin, akşam eve giderken yok olduğuna şahitlik etmeye başladık. Şehir; sabahtan akşama değiştirilebilen değil, dünden bugüne, bugünden yarınlara sağlıklı alt ve üstyapıların inşa edildiği, sosyal ve kültürel alanlara evsahipliği yapan yerleşim merkezidir.
Öylesine bir dönem yaşıyoruz ki; 'Ben yaptım oldu, sen beğenmezsen yıkarsın!' anlayışı son yıllarda moda olmaktan çıkıp, yaşamımızın parçası haline geldi. Zira, sabah yapılanın neredeyse akşama sökülüp, yerine başka bir çalışmanın yapıldığı döneme geliverdik.
Dere yatağına yapılan İmam Hatip Lisesi. Aynı bölgeye, aynı yöneticiler tarafından bir yıl önce 'gençlere verdiğimiz değerin kanıtı' denilerek, yapılan spor tesisleri yıkıldı. Yerine İmam Hatip Lisesi yapıldı. Geçtiğimiz günlerde Eskipazar Mahallesi'ndeki saat kulesi vinçlerle sökülüp, Sanayi Kavşağı'na monte edileceği söyleniyor. Nida Tüfekçi anıtı sökülüp, Kentpark'a taşındı. Yerine ışıkıl lale dikildi. Şimdi onun da sökülüp, yerine dörtyol kavşağındakine benzer bir çalışma düşünülüyormuş. Birde bir yerlere fincan kulübeler yapılmış. Ne alaka! Hadi testi olsa, Yozgat ile bağlantısı var.
Her neyse örnekleri çoğaltmak mümkün. Yozgat, 'Valisi olan büyük bir köy!' olarak tanımlanıyordu. Köyde bile bunlar yapılırken, ihtiyar heyetiyle müzakere edilir. Yozgat, daha da geriye doğru koşar adım gidiyor. Şimdilerde 'Valisi olan mezra!' konumunda, bilesiniz...