Her yıl mayıs ayı gelince Cehriliğe gidip Cehrilik Lalelerini görüntülemek isterim. Gelin Kayasının efsanesi bende hüzün ve efkâra neden olur. Bu efsaneyi çok kişiden dinledin ve “ Gelin Kayasının” hikâyesini yazmayı çok istemişimdir.
Şair ve yazarlar derneği olarak o bölgeye birkaç kez gittik. Bölgede incelemelerde bulunduk.  Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneğinden, İleri Gazetesi Haber Müdürü Tarık Yılmaz, Şair arkadaşlarım Ekrem Gürer, Yusuf Koç ve dernek başkan yardımcısı arkadaşımız Edebiyat Öğretmeni Ruhi Bakır birlikteydik ve bölgede incelemeler yaptık.
Bildiğiniz gibi  Gelin Kayası, Nohutlu Tepesinin gerisinde (Cezaevinin) arkasında kalan vadide hoş bir mekanda yükselen kayalarla dikkatinizi çekiyor. Doğal güzelliği  şırıl şırıl akan suyu, yeni filizlenen ağaçları, Gelin Alayını andıran kayaları, ender yetişen dağ lalesi ve tabii dokusuyla insanı etkileyen hoş bir mekandır Cehrilik... Aynı zamanda güzel bir piknik alanıdır.
Gelin Kayası efsanesini bildiğimiz için "Gelin Kayası"nın hikâyesini birbirimize anlatarak  başladık çevreyi gözlemlemeye. Şu gelin, şu deve, şu atlı seğmen alayı, şunlar sandık, şu heybesi derken çevrede  bir kaç tur attık. Öncelikle ifade edelim ki, incelememizin sonucunda  hüzünlendik...
Tam kayaların içine çirkin mi çirkin bir yıkık bir ahır yerleştirilmiş. Hayvanlar burada otlatılıyor.  Çirkin yapılaşma doğal güzelliğe zarar vermiş. Lalelerin piknik yapan ailelerce sökülüp evlerine bahçelerine  götürüldüğünü  öğrenip sitem ettik bu duyarsızlığa…
İkincisi  özellikle Gelin Kayası olarak bilinen kaya tahrip edilmiş. Bilinçli olarak gelin parçalanmış, doğal yapısı bozulmuş. At üzerinde bir gelini andıran o güzelim kaya zarar  görmüş... Orası  insanın kendi mülkü de olsa, Yozgat’ın efsanevi bir mekanına- şehrin efsanevi tarihine zarar vermesi düşünülemez.
Gelin Kayasının zarar görmüş olması yüreğimize bir ok gibi işledi. Çocukluğumu, hayallerimi, kültürümü ve hikâyelerimi parçalanmış olarak değerlendirdim.
Arkadaşlarla kayaları tek tek gezip hepsini ayrı ayrı yorumladık. Çevrenin hoş manzarasının güzel kokularına daldık. Baharın bir başka güzelliğini yaşadık. Zarar görmüş olmasına rağmen, bakımsız olmasına rağmen "Cehirlik" halen o gelin edasıyla nazlı nazlı süzülmeye devam ediyor. Taşlanan yüreklere, çamurlaşan düşüncelere "Gelin Kayası" halen meydan okuyor...
Çevre ağaçlandırılmış, stabilize de olsa güzelce bir yol yapılmış, arabamızla da dolaşabiliyorsunuz. Ancak doğal bir korumaya alınmasını düşündüğünüzde içiniz “cız” ediyor.
Gelin Kayası da, Cehrilik Laleleri de doğal korunmaya alınmalı, çevresi sit alanı olarak değerlendirilmelidir. İçimizi burkan, yüreğimizi sızlatan bir inceleme olsa da “Gelin Kayası” incelemesi önem arz ediyor.
Doğal Ortamda  ender yetişen Cehrilik Laleleri maalesef halen korumasız, halen mahcup, halen sahipsiz.  Hele hele ailelerin laleleri söküp evlerinin bahçelerine götürmeleri son derce anlamsız. Birileri bu çok mu önemli? diyebilir. Evet bizim için çok önemli. “Gelin Kayası” da önemli, Cehrilik Lalesi de önemlidir. “Bir şehrin geçmişini, kültürünü yok ediyorsun arkadaş!”
Yere çökmüş halde oturan deveyi andıran kayanın üzerine çıktığımda talihsiz gelinin acı hikâyesini hatırladım. Efsane de olsa, bir kültürün tatlı-acı meyveleridir bunlar. (Efsaneye göre) önü kesilen ve öldürülmek istenen gelinin son arzusu: “Allah’ım bizi bu zalimlerin eline bırakma. Ya taş et, ya da kuş et!”duasıdır. Hikâye bu ya duası kabul olur. Gelin seğmeniyle birlikte taş olurken, damat ise kuş olup gökyüzüne  uçmuştur. Gelinin gözlerinden dökülen  yaşlar “Cehrilik Lalesi”ne dönüşür. Gökte uçan güvercinler de damadı hatırlatır. Yozgatlının avcısı da insaflıdır, kurşun atmaz – atamaz bu güvercinlere…
İnşallah gün gelecek buraları koruma altına almış olacağız. O güzelim laleler de çevrelenecek, şırıl şırıl akan suları gölete dönüşecek, gökte uçan keklikleri cennette gezinecekler. Çevresi ağaçla kaplanmış, doğal güzelliği korunmuş bir mekân olarak karşımıza çıkacak inşallah. Çok mu geç kalınmış olunur bilmeyiz? Sanmıyorum. Zararın neresinden dönülürse kardır, derler. Bu duygularla selamlıyorum kültür dostlarını. Biz memleketine sevdalıyız arkadaş, kimseyle bir hesabımız yok…