Şehir denince nedense aklımıza İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, İzmir vs. gibi nüfusu, doğası, ekonomisi ve diğer yönlendirici özellikleriyle adı sık duyulan illerimiz gelir. Bu illerin yöneticileri, sıradan bir hizmet üretse, örneğin; 10 metrelik bir yeşil alan, 5 metrelik bir tretuar, küçücük bir kanal, yol, boya-badana yapsa, ulusal basından, televizyonlardan, gazetelerden, ballandıra ballandıra anlatan program yorumcularından defalarca duyarız. Zaten o sıradan hizmetleriyle ya Avrupa ödülü alırlar, ya Asya ödülü. Dünya duyar onların boyalarını, badanalarını. Hatta beynimizde oluşturduğumuz ön yargı ile yapan yetkilileri bizde takdir eder, niyeti, kapasitesi nedir, liyakat erbabımı, değilmi, sorgulamadan yer yer bizimde gıyabi hayranlık duyduğumuz bile olur.
Yıllardır İzmir’e, Antalya’ya, Bodrum’a, Kuşadası’na Afyon-karahisar’dan geçer, sucuk almak, kaymak almak, yemek yemek gibi mazeretlerle şehre girer, bakımsız sokaklar, bozuk yollar, dökük evler, imari, mimari hizmetlerdeki tezat ve eksiklikleri görür, “Anadolu şehri işte, imkanları bu kadar” diyerek, yetkililerinin çaresizliklerini tescil edip, hallerini doğal karşılardık.
Canım oğlum Özgün Orhun ÇAKIR, kazandığı okulu nedeniyle Afyonkarahisar’a giderken keşke dedim daha güzel bir şehre gidebilseydi en azından ziyaret bahanesiyle tatil yapsaydık diyordum. İlk haber ondan geldi. Baba sen buraya bakımsız bir şehir diyorsun ama burdaki temizlik, düzen, güzellik, parklar Ankara’da bile yok, insanları bilge, cömert ruhlu ve yardımsever diyordu. Şaşırdım. 2008 yılından bu yana şehir kültürü bilincinde ve kent estetiğinde ne değişiklik olabilirki dedim. Geçtiğimiz aylarda oğlumu ziyarete gittiğimde Afyonkarahisar’a Burhanettin ÇOBAN’ın dekoratif anlayışıyla sihirli elinin değdiğini gözlerimle gördüm ve kısıtlı imkanlarla neler yapılabileceğine şahit oldum.
Afyonkarahisarlılar şehrine sevdalı, hemşehrilerine muhabbet ve samimiyet hisleriyle bağlı, özüyle, sözüyle herkese güven veren Burhanettin ÇOBAN isminde has karekterli bir Belediye Başkanı seçmişler. Çalışkan, üretken ve vizyon sahibi bu güzel insan hemşehrilerine ne vaat ettiyse nerdeyse iki katını yapmış. Ayrıca şehrinde işsiz, eğitimsiz, konutsuz ve çaresiz insan bırakmama azmiyle gecesini gündüzüne katarak sürekli ilginç projeler üzerinde çalışıyor. Enerjisinin kendisine dua olarak dönüşmesi için emeğini, yüreğini halkından esirgemiyor. Herkese şehrini sevdirmiş, Afyonlulara özel insan oldukları bilincini yerleştirmiş. Öyle zannediyorum ki bu dürüst ve onurlu başkan daha da muvaffak olacak.
Kentiyle, kendiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, iş ve sermaye çevreleriyle, siyasetle, bürokrasiyle ve hizmet üretebilecek tüm argümanlarla barışık; taraftar, muhalif her bireyle Afyon sevdasında birleşip ortak hareket etme yetisi ve iletişimine sahip bu dehayı inşallah siyaset arenası keşfedip tüm Türkiyenin yararına sunar. 
Şimdi bir gazeteci gözüyle şunu merak ediyorum. Bol keseden ödül dağıtan ulusal ve uluslararası kuruluşların aklına kısıtlı imkanlarla mucizevi işler yapan Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin ÇOBAN neden gelmemiş acaba. Bakımsız ve biçimsiz bir şehri bir Avrupa kentine dönüştürdüğünü niye göremezler. İşsizlik, eğitim problemleri, ulaşım, konut, sağlık, gecekondu, imar vs. gibi sıkıntıların dağ gibi olduğu kulak ardı edilerek, dağın fare doğurduğu misali devasa bütçe içerisinde sıradan bir kasaba belediyesinin bile yapabileceği bir hizmet aklın almadığı ilginç ödüllerle Ankara’da, İstanbul’da, Bursa’da, vs. yerlerde taçlandırılır. Şurayı boyaladı Avrupa ödülü aldı, şunu kovaladı Asya ödülü aldı, hay maaşallah, inşallah. İnsan odaklı, dahiane bir zeka ürünü olan, estetik,  dekoratif, iç açıcı bir güzelliğe sahip Akarçay Projesinin mimarı Burhanettin ÇOBAN ve ekibi kimsenin aklına neden gelmez. Çünkü şehrin adı Afyon.
Bakın ben zengin, fakir bir çok ülke, şehir ve mekan gezmiş birisi olarak, kent hizmetleri konusunda iyi bir izleyici ve gözlemciyim. Daha önce Ankara’nın içinden bir baştan, bir başa geçen Hatip  Çayı merkezli ”Bu da Ankara İçin Benim Çılgın Projem” adlı bir makale yazmıştım. Biliyorsunuz ki, Hatip Çayı Ankara’yı bir baştan bir başa ortalayarak geçiyor. Geçtiği yerler genellikle koyun ağılları, çöp toplama kulübeleri, gecekondular, mezbelelik alanlar ve her türlü döküntülerin atıldığı moloz yığınlarından oluşuyor. Devlet otoritesiyle mal sahipleriyle anlaşılarak, bedelinden istimlak edilip, çayın geçtiği kanal genişletilip, derinleştirilerek gerekirse Kızılırmak’tan transfer edilecek taşıma su ile debisi beslenip, içinde gemilerle yolcuların taşındığı tam merkezi bir ulaşım güzergahına sahip olabilir demiştim. Ayrıca etrafında oluşacak cazibe merkezlerine konutlar, parklar, kongre merkezleri, spor kompleksleri, film platoları, turist konaklama yerleri, kafeteryalar, ofisler, eylence mekanları her türlü sosyal donatı ve rekreasyon alanlarının yapılacağı, getirisi çok yüksek rant merkezleri kurulabilir diye vurgulamıştım.
Ayrıca harcanan masrafın 2 yıl içerisinde amorti edilebileceği iddiasında bulunarak, önerdiğim bu projeyi şehir plancılarının, çevrecilerin, vizyon sahibi belediye başkanlarının ve teknokrat ekiplerin dahada zenginleştirebileceğini yazmıştım.
Benim ortaya attığım bu proje bakıyorum kimsenin dikkatini çekmedi. Eminim ki, Burhanettin Başkan olsaydı bu yazıya daha akil yaklaşırdı. En azından fizibilite ve etüdünü yaptıktan sonra bu ütopya diyebilirdi. Düşününsene trafik derdiyle boğuşan Ankaralıların, bir baştan bir başa yeşillikler ve güzellikler içerisinde, etrafında balık tutan emeklilerin mutlu yüzlerle bakışları arasından, bir zamanların kokuşmuş çöplük mekanlarının ülkenin en pahalı alanlarına dönüştüğü yerlerde Sen Nehri, Ren Nehrinde olduğu gibi gemiyle yolculuk yaptıklarını.
Afyonkarahisar’ın şehir donatısına bakıyorsunuz, kültür parkları, gösterişli eğitim kurumları, kurumsal kimlikleriyle şehre itibar kazandıran devasa ticaret merkezleri, dekoratif kent estetiği, heykeller, figüratif karekterler, spor kompleksleri, rekreasyon alanları, etnoğrafik dokularla süslü tarih merkezleri, temiz ve bakımlı caddeler, sokaklar. Hayran kalmamak elde değil.
Tüm projeler dudak uçuklatacak cinsten. Akarçay Projesi, Toki Evleri, İleri Biyolojik Arıtma Tesisi, Kent Bilgi Sistemi, Hıdırlık Yolu, Taş Medrese, Elektronik Sayaç Sistemi, Yoncalatı Çarşı ve Otopark, Spor Kompleksleri projeleri.
Afyonkarahisar adeta şirin parklar cenneti. Daha önce belediye encümenliği de yapan, tecrübesiyle, heyecanıyla başkanlığa özümseyerek hazırlanıp, kaliteli projeler ve enerjik bir istekle çalışmalara başlayan Burhanettin ÇOBAN, 2009 yılı seçimlerinde aldığı görevine adeta 100 yıllık projeler ekleyerek monte etmiş.
Burhanettin Başkanın Ayfer ÖKTEN, Ziya ARI ve Sabri DEMİRKAPU gibi çok çalışkan ve kendisi gibi üretken yardımcıları, Mehmet SAVAŞ gibi çok kibar ve kültürlü bir Özel Kalem Müdürü, tüm Afyonu kendi bahçesi gibi görerek özenen Kasım BAYDAR adlı Park Bahçeler Müdürü ve E. Emel SARLIK gibi çok hanımefendi bir Basın-Kültür Sosyal İşler Müdüresi var. Kent dekoru, ulaşım, istihdam, konut, çevre, eğitim ve yerleşim merkezleri konusundaki projeler çok cesur ve başarılı. Afyon halkı bu ekibi seviyor, güveniyor ve inanıyor.
Bakın yapılan ve dekore edilen parkların adlarını saymaya çalışayım. Hıdırlık Parkı, Mareşal Fevzi Çakmak Parkı, Küstüm Parkı, Kızılburun Parkı, Seçme Sitesi Arfkası Park, Devlet Parkı, Turgut Özal Parkı, Eğitim Gönüllüleri Parkı, Hüseyin Tiryakioğlu Parkı, Çetinkaya Parkı, Kadir Çalışıcı Parkı, Er Ömer Sayar Parkı, Mecidiye Parkı, Şehit Ramazan Başer Parkı, Gün Sazak Bisiklet ve Yürüyüş Parkuru, Selçuklu Parkı, Zafer Parkı, Fuar Alanı ve Kültür Parkı, Hıdırlık Türk Dünyası Parkı, Emisyon Parkı, Ahmet Bayram Parkı, Üçüzler Parkı, Mevlana Parkı, Şehit Osman Başer Parkı, Kösem Parkı, Kadir Turunç Parkı, İzmir Yürüyüş Yolu.
Unutmayın bu güzelliklerin hepsi aklınıza bile gelmeyen Afyonkarahisar’da. İyi niyetli, çalışkan ve üretken bir insanın neler yapabileceğini gözünüzle görmek istiyorsanız  gelin, Afyonkarahisar’ı sizde bi gezin.
Saygılarımla…