YRD.DOÇ. DR. SÜLEYMAN
COŞKUNER/ ANTALYA
“1948  Bucak doğumlu, maliye memurluğundan  malülen emekli, rahmetli ağabeyim Mustafa Coşkuner’in en yakın arkadaşı. İlçemizin en köklü sülalelerinden ÜLKÜ’lerden ve İBİÇ kadılardan. Aynı zamanda merhum annem Ayşe Hanım Coşkuner’in (ÜLKÜ) yakın akrabası.
Özellikle hükümet bahçesinde her gün görülen, hikmetinden sual olunamayan bir sebeple, Rabbimizin takdiri ile mecnun haline gelmiş adeta gizli bir derviş görünümündeki ağabeyimiz. Ali Fuat abi, senin geçmişini bilmeyenler, Maliyede memur iken imza attığın çok önemli görevlerden habersiz olanlar, malülen emekli olduktan sonra dahi, maliyede çalışanların çözmekte zorluklar yaşadığı problemlerde bile, senin kutsal ve değerli bilgine başvurulduğunu bilmeyenler, seni deli sanıyorlar ne yazık ki…
Halbuki sen çok zeki ve bilge bir şahsiyettin. Üstün zekan ve bilgeliğin herkesçe biliniyordu. Bugün senin Rabbimin takdiri ile mecnun bir derviş halinde olman, senin kıymetinden hiçbir şey eksiltmez inan. Sen ki, bu günkü halinle bile, ne kadar çok stratejik bilgilere sahipsin. Ben Kaliteli Yaşam odaklı üç kitabımı son üç yılda yazdım. Beni her gördüğünde “Coşkuner Kaliteli Yaşam” dersin. Benimle mantıklı ve anlamlı sohbetler yaparsın.
Üstünün başının olumsuzluklar içermesi, traşının gecikmiş olması, kafasını vücudunun üzerinde dik tutamaması, yürüyüşünün biraz değişiklik içermesi onun deli olduğu anlamına gelmemelidir. Dış görünüşü deliye benzese dahi, onunla hakkıyla ilgilenip sohbet etme yüceliğini gösterebilenler, hakkıyla empati yapmasını becerebilenler, hikmetinden sual olunamayan hususlarda Hakka kayıtsız – şartsız teslim olmayı becerebilenler, onun bir deli olmadığını, aksine mecnun bir “veli” olduğunu en kısa zamanda fark edebilirler.
Şimdi gelelim bu makaleyi yazmama sebep olan olaya…
Motorumla yavaşça sağdan giderken, bir otomobil solumdan yavaşça geçerek, beni yok sayıp birden sağa döndü ve önümü kapattı. 5 metrede otoya çapmamak için, her iki frene birden asıldım. Motorun dengesi bozuldu ve motorla birlikte yere yattım. Yaralarım hafifti, acile gitmeye değer görmedim. Bir hafta sonra, yaralarımın iyileşme sürecinin yolunda olup olmadığını test etmek için, özellikle de iltihap olup olmadığını anlamak için, Bucak Devlet Hastanesi aciline giittim. Muayenemi oldum. Sorun olmadığını, iyileşme sürecimin yolunda olduğunu öğrendikten sonra, hastane acilinden ayrılıyordum ki…..
Temmuz sıcağında, acilin girişinde, birdünya insanın uzaktan seyrettiği, sıcağın ve güneşin böğründe Ali Fuat abimi yerde yatar vaziyette gördüm. Kalkmak için çabalıyordu ama kalkamıyordu. Hemen koşarak kaldırdım. Koluna girdim ve gölge bir yere doğru götürdüm.
İşte mahvolduğum, kimyamın bozulduğu, kaliteli yaşam uzmanı olarak sabretmeyi, hoşgörmeyi ve bağışlamayı hayatına en iyi bir şekilde uygulamaya çalışan benim; sabır zembereğim boşalmıştı…
Ali fuat abimi gölgeye getirdiğimde, her zamanki yaptığı gibi; “Coşkuner bana para ver”  dedi. Benim daha bir şey söylememe fırsat kalmadan, yakındaki köylü görünümlü, kendini bilgiç addeden 35-40 yaşlarındaki bir bayanın söyledikleri bütün ruhsal ve bedeni kimyamı mahvetti, sabır dağarcığımı adeta yırttı.