Yaşamanın her zaman bir bedelinin olduğunu kabul ederiz ama kentte yaşamanın bir bedelinin olmasını bir türlü kabul edemeyiz. Edemediğimiz için de, söylemleri, uyarıları, kuralları çarpıtıp, kendi istediğimiz yönde eğeriz, bükeriz, yorumlarız, sonrasında da ''Kurşun'' olarak silahımızın şarjörümüze koyarız.
''Köylü olmak ayıp değil, kötü olan köylü kalmak!'' diye bir söz vardır, sıkça kullandığımız. Bunu söylediğinizde, bakıldığı açıdan tepki de verebilirsiniz, kendinize ders çıkartıp, ''Anlamaya'' da çalışabilirsiniz. Bu ve buna benzer daha çok Atasözümüz, söylemlerimiz, deyimlerimiz var.
Yozgat'ta yaşayan insanların tamamına yakını köy kökenli insanlardır. Köyde yaşamıştır, doğup, büyümüştür. Halen köyü ile bağını kesmeyenler çoğunluktadır. Çok azı, atalarının zaman içerisinde göç edip, kentlere yerleşmesi sonucunda köyü ile bağlantısı kesilmiş, hangi köyden geldikleri konusunda da fazla bilgi sahibi olmadıklarından dolayı da onlar kendilerini hep ''Kentli'' yerine koymuştur.
Sorun köyde yada kentte dünyaya gelmek değil elbette. Sorun, yaşadığınız yerden dışarıya bakmamak, gelişime, teknolojiye uzak bir yaşam tarzını benimsemektir. Her ne kadar günümüzde kentte olan köyde de bulunmuş olsa da, geçmiş dönemlerde köyde yaşayan insanların gelişmeler konusunda bilgi sahibi olabilmesi, köyünden çıkıp, kente gidip, gelmesi çok zordu. Şimdi, televizyon düğmesine bastığında dünyayı görebiliyor, internete girdiğinde istediği her türlü bilginin fazlasına bile ulaşılabiliyor.
Sorun da işte bu noktada başlıyor. İnsanlar, gelişime, teknolojiye ayak direkmek suretiyle, yaşam alanını kendisine göre düzenliyor. ''Köylü Kalmak'' işte bu nedenle kötü olarak nitelendiriliyor. Zira köy belirli, küçük bir alanda kurulmuştur. İhtiyaç ve talepler sınırlıdır. Bu sınırlar içerisinde yaşam biçimi biçimlendirilir. Bu biçimlendirme de ister istemez, belirli tabuları beraberinde getirmektedir.
Bu durum köyden çıkılmasına karşın devam ettirilmesi beraberinde sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır. Bugün Yozgat'ta yaşadığımız bir çok sorunun temelinde, köyde alışkanlıklarımızı kentte de devam ettirme isteği ve arzusundan kaynaklanıyor. Aracınızı köyde istediğiniz yere bırakabilirsiniz, yolun ortasına dahi. Kimse size ses çıkartmaz. Eğer ihtiyaç duyulursa, bir avuç büyüklüğündeki köyde sizi bulmak kolaydır, bir aksamaya mahal vermez. Her ne kadar nerede olursanız olun, doğru bir davranış biçimi olmasa da biran için kabul edilebilir tarafı vardır.
Ancak bu alışkanlığınızı kentte te yapmaya kalktığınızda, yaşamın farklılaştığını görmektesiniz. Bir araç trafiği engelleyecek şekilde park edilip, gidildiğinde kurtarılma ihtimali olan bir insan hayatını kaybedebilmektedir, ambulans zamanında ulaşamadığı için. Bir tas su ile söndürülmesi mümkün olan yangın, itfaiyenin zamanında ulaşımına engel olunduğu için binanın, mahallenin yanmasına neden olabilmektedir.
İşte bu nedenle köyde yaşandığı gibi kentte yaşamak mümkün değildir. Yaşanmaya kalkışıldığında sıkıntılar çıkmaktadır.