Evde, işyerinde otobüste, yazıhanede nerede olursak olalım kitap elimizden düşmemeli! Olunmalı, anlatmalı ve Türk toplumuna okuma alışkanlığı  kazandırmalıyız.
Aslında buna mecburuz. Çünkü biz kalkınmak istiyoruz, biz gelişmeyi düşünüyoruz,  o halde kitapla dost kalmaya mecburuz!...
Yediden yetmişe gencinden ihtiyarına kitapla olan dostluğumuzu kazandığımızda, işte o an gelişmenin, mutluluğun anahtarını yakalamış olacağız.
Günümüzün en büyük hastalığı okuyamamak, ya da okumayı önemsememektir…(Okumayı  ders kitabı- okul şeklinde algılamak doğru değildir). Okuma kitap okuma alışkanlığını geliştirme ile ilgili bir anlatım..
Yani bilgi çağına ayak uydurabilmemiz için okumayı tutku haline getirmek zorundayız…Kitaba dost olan ülkeler gelişiyor…
Çağımız bilgi çağıdır. Gelişme bilgiyle, teknolojiyle olur. Bilgisayar çağına ayak uyduramayanlar küçülmeye, yok olmaya mahkûmdurlar...
Ülkemizi insanları bilgi toplumu olma yolunda ilerlemedikçe gelişen çağa ayak uyduracaktır. Çağa ayak uyduramayanlar gelişen toplumların elinde oyuncak olarak kalacaklardır...Ne yazık ki okumayan bir toplum haline gelmişiz. Bu bizim adımıza üzücü bir durumdur.
“Türklerin tarihini okuyoruz. Osmanlı’nın gelişme dönemini içine alan üç yüz yıllık bir tarih inceliyorsunuz.. Avrupalı seyyahların gözü ile Osmanlı Türkleri ele alınmış. Kendi adıma söylüyorum,  nu yazılanlardan  zevk alarak büyük bir iştahla okuyoruz.  Avrupalı yazarların Türk’lere bakışı anlatılıyor, Anadolu’da gördükleri olaylar anlatılıyor.
Bunlar ifade edilirken bir kültürden Osmanlı-Türk kültüründen övgüyle söz ediliyor. Osmanlı’da mektep medrese yok diyenlere bu kitap cevap veriyor...
Günümüzle değerlendirdiğimizde karşıma çıkan tablo tam tersi... Avrupalı Osmanlı gibi olmuş, Osmanlı’nın formları ortaçağın Avrupalısı gibi..  Tarihin cilvesine bakın!... Sizi örnek gösterenler çoktan sollamışlar sizi ve atı olan Üsküdarı geçmiş!
Dinimizin temelinde “oku” denilen insanlar, okumayan, kitaptan uzaklaşan bir topluma dönüşü vermiş. Okumayı; okuma-yazma olarak değerlendirirseniz iş tamam!... Okuma-yazma bilmeyen insanımız kalmamış, bu sevindirici bir gelişme. Ancak her şey okuma-yazma ile tamamlanmıyor.
En büyük sıkıntımız okumayı bir tutku, sevda haline getirememişiz!... Topluma okuma alışkanlığı kazandıramamışız! Dikkat buyurun, tüm gelişmiş ülkelerde okuma alışkanlığı bir sevdaya dönüşmüş!... Biz de ise kitap okumak adeta çileye dönüşüyor!...
Evlerimizden uzaklaştırdığımız eserler; bürolarımızdan attırdığımız kitaplar kütüphane raflarında çürümeye terk edilmiş durumda.
Kaçımızın evinde kütüphanesi var? Kaç esnafın dükkanında okuyabileceği birkaç kitabı var? Kaçımız okumayı alışkanlık haline getirmişiz söyler misiniz. Kahveler tıklım tıklım, insanlarımız bom boş. “Kitap alın okuyun”  deseniz insanlar suratınıza bakıyor:
“Okumak ta neymiş?” dercesine!... Okumak bir yük bizim için... Ya Avrupalı? Kitapla dost oluvermiş, kitap onun en yakın arkadaşı!... Kitapla gelişmeyi kalkınmayı yakalamış.  
Evlerimizde, işyerlerimizde mutlaka birer kitap dolabı bulundurmalıyız. Anne-baba olarak öncelikle biz okumalıyız.