HAS YİĞİTLERİN, CÖMERT GÖNÜLLERİN ve KINALI ŞEHİTLERİN YURDU

AYDOĞAN KÖYÜ

            Saklı bir cenneti andıran doğal güzellikler arasında Kırkgöz Kilisesi, Baltacı Mağarası, Ağca İni, Kara Ziyaret, Dipsiz Mağara ve Kanyon Vadisi gibi gizemli bir tarihle de iç içe olan Aydoğan Köyü, ulaşımı zor bir coğrafyada olmasından dolayı bugüne kadar hiçbir kurum ve kitlenin ilgisini çekememiş, kimseye de maalisefki adını ve önemini duyuramamış eşsiz güzellikte bir köy.

Aroma ve lezzetini gurmelerin bile tarif edemeyeceği fasulyesi, cevizi, ballı meyveleri, sofralık ve pekmezlik üzümleriyle ünlü bu köyün, çok cömert, görgülü ve misafirperver insanları var. Dostluk, fazilet ve nimetlerle süslü detay zenginliklerinin geçte olsa farkına varan Aydoğanlılar, Ankara ve Bursa’da kurulan dernekleri vasıtasıyla nitelikli organizasyonlar tertip ediyor ve Türkiye genelinde tanıtım atağına geçiyorlar.

Konumu ve koordinatları 39° 53' (17.3940) kuzey, 34° 25' (14.3832)' doğu meridyenindeki GPS çizgisinde bulunan Aydoğan; Yozgat şehir merkezine 34 km uzaklıkta… Kuzey doğusunu çevreleyen sarp kayalıkların, kar, yağmur, rüzgar, gibi hareketli doğa olaylarıyla aşınıp, heyelan ve kopmalar sonucu, ölümlü felaketler yaşanınca, Yerköy yakınlarındaki bir bölgeye iskanı gündeme gelmiş, hatta yer tahsisatı bile yapılmasına rağmen kara sevdayla bağlandıkları bu toprakları terkedememiş ve vedalaşıp gidememişler.

Köyün evleri 1970’lerin mimarisinde olduğu gibi genellikle taş, toprak ve çit duvarlı olup, geniş odalı, yüksek tavanlı ve umumiyetle bahçeli formatlarda inşaa edilmiş. Suları berrak, havası serin, sebzesi-meyvesi bol, arazisi eğimli, yeşil ve çok estetik bir görüntüsü var. Köyün panoroması insan gönlüne samimiyet yansıtıyor. Ortama ve güler yüzlere hemen ısınıyorsunuz. Eski muhtarlardan Hacı Ahmet Kâa’nın yaptırdığı cami insana huzur veriyor. Aslan Kâa köyün ortasına kaynağını Kırkgöz Mağaralarından getirterek çok güzel bir pınar yaptırmış. Aydoğanın şimdiki yolunu, okulunu ve elektriğini getirmek için gece gündüz uğraşan Çakır Kâa unutulmaz isimlerden. Şaban Kâa, Osman Kâa, Rüştü YILDIZ, Mehmet Ali BAĞCI, Hakkı ER, Mithat ÇAM ve İlhan AÇIKGÖZ’de çok emektar isimler. Hepside Aydoğan’ın güzelliği için yüreklerini ortaya koymuşlar.

Artan nüfus, yetmeyen ekonomi, iş, eğitim, istihdam ve sosyal güvence ihtiyaçları nedeniyle Yozgat genelinin kaderi olan göç, Aydoğan Köyünü de teyet geçmemiş.… Kalabalık ailelere kifayetsiz gelen tarım alanları, hayvancılık için yaylak ve otlakların azlığı, alternatif üretim teknikleri ve detay geçim kaynakları da geliştirilemeyince Büyükşehirlerin yolu tutulmuş, düşük gelirli vasıfsız işlerde çalışmaya başlamışlar.

Zeki ve üretken Aydoğanlılar, yerleştikleri şehirlerde vasıfsız statülerde fazla zaman harcamadan, girişimci ve lider ruhlarıyla kısa sürede bir çok mesleğin kompetanı, duayeni konumlarına yükselmişler. Sıkı komşuluk, akrabalık ve hemşehrilik gelenekleriyle dayanışma içinde yardımlaşarak işyeri ve meslek sahibi, eğitimli ve varlıklı olmuşlar. Türkiye’deki refah düzeyi yükselen kişiler tatile Fethiye’ye, Marmaris’e, Bodrum’a, Antalya’ya, Paris’e, Milano’ya giderken, Aydoğanllılar ise Civilin Yüzü’ne, Gôo Yohuşun Başı’na, Harmandalı Ovası’na, Garahaç’a ve Düzgıran’a geliyorlar. Ege Denizi’nde yüzmek yerine Ballığın Gaya’da çimmeyi tercih ediyorlar. İmkanları olmasına rağmen gönüllerinde asla kibir ve vefasızlık barındırmıyorlar.

Aslında insanlara memleket aşkını, Aydoğan sevdasını ve sılada birleşme gibi asil ruhu aşılayan altın yürekli değerlerin başında, köyünden ve çevre köylerden bir çok kişinin elinden tutup, vasıflarına uygun iş ve meslek sahibi olmalarını sağlayan ve Bursa’da neredeyse koskoca bir mahalleyi Yozgatlılarla dolduran Bünyamin AÇIKGÖZ gibi kıymetli bir gönül adamı var.

Göçler nedeniyle Avrupa ülkeleri dahil Türkiye’nin her yerine dağılan Aydoğanlılar, araya giren zamanında etkisiyle gelenek ve irtibatlarındaki kopuklukların tamirini düşünürken, dernekleşerek güç birliği oluşturmanın farkını keşfetmişler.

Samimiyeti, dürüstlüğü ve saygılı kimliğiyle Başkentte herkesin güvenerek sevdiği Fikret DENİZ; iş ve meşguliyetlerinden tasarruf ederek ferdi imkanlarıyla köyüne çok fedakar ve cömert katkılar sunuyor. Ankara’da Aydoğan sevdalısı arkadaşlarına önderlik ederek kurduğu derneğiyle “Birlikte hayır, ayrılıkta azap vardır.” ilkesinde koordinasyon sağlayarak, uzak diyarlardaki Aydoğanlıları buluşturmayı hedefleyen DENİZ, geçtiğimiz Mayıs ayında ulaşımı sıkıntılı da olsa Yalnız Mezar mevkiinde herkesi biraya getirmeyi başardı. Siyaset, basın, akademik camia, turizm, sanat ve sivil toplum platformlarından onlarca kişi şenlik programında toplanırken, Yozgat adına gerçekten gurur veren güzellikler sergilendi.

Elbetteki bu güzelliğin birde Bursa ayağı vardı. Bursa Aydoğan Dernek Başkanı Nezir AÇIKGÖZ, bu emeğin en büyük ortağıydı. Toprağına sadakat ve vefa ile bağlı bu güzel insan başta köylüleri olmak üzere Yozgatlı herkesin elinden tutmak için, yaygın hizmetler ve nitelikli projeler üretiyor. Aylardır bir ilki gerçekleştirmek için uykusundan feragat ederek koşuşturan Nezir Başkan, has karakteriyle çok çalışkan, bilge ve herkes tarafından sevilen engin gönüllü bir değer. Köylülerine bir iyilik yapabilmek için var gücüyle çalışıyor, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan onlara geniş imkanlar sunabilmek niyetiyle sürekli bir gayret içerisinde.

Bursa ve Ankara’da faaliyet gösteren Aydoğan Köyü Derneklerinin yönetimlerinde bulunan Esat ÇAM, Esat AYDOĞAN, Çelebi AKBAŞ, Bayram ER, Mustafa ERBAŞ, İbrahim AYDOĞDU, Selami AYDOĞDU, Selahattin CEYLAN, Erbakan ÇAM, Mustafa ERBAŞ, Gamze ER, Zennure AÇIKGÖZ ve Çetin DENİZ ile Bursa’da, Taner DURAN, Olcay DURAN, Aslan YILDIZ, İlhami ER ve Cesur AÇIKGÖZ gibi güzel insanlar, değerleriyle övünüp, gelenekleriyle gururlanırken imrenilir seviyede hizmet ve faaliyetlere imza atıyorlar. Emekleriyle sadece Aydoğan köyünü değil, tüm Yozgat’ı yüceltiyorlar. Bu güzide ekipler kısıtlı imkanlarına rağmen köylerine hizmet, insanlarına eğitim, iş ve istihdam sağlayabilmek amacıyla her biri birer milletvekili gibi çalışıyor. Komşuluk, akrabalık ve hemşehrilik bağlarını güçlendirmek, unutulmaya yüz tutmuş iletişim ve muhabbeti tekrar tesis etmek için farklı tarihlerde şenlik, arabaşı, piknik, iftar ve değişik gezi programları tertip etmeyi planlıyorlar.

Tekmezer’in önünde çok güzel bir etkinlik yaptılar. Sunuculuğunu kültürü, diksiyonu ve akıcı Türkçesi ile büyük organizasyonların ünlü spikeri Şermin AÇIKGÖZ’ün yaptığı bu şenlikte, yıllardır birbirini görmeyen insanların hasretle kucaklaşmaları, tarifi imkansız duygusal anlara sahne oldu. Türkiyenin en güzel konuşan hanımefendisi kimliğiyle Yozgatımızın medar-ı iftiharı olan Şermin AÇIKGÖZ, zarafeti ve nezaketiyle köyüne gelen tüm misafirlere hoş geldiniz derken, “Aydoğan benim köyüm, bu köyde bir tane bile kötü insan bulamazsınız. Hepsi benim ailem ve her zaman misafirperverlikleriyle övündüğüm, gurur duyduğum canlarım onlar.”dedi.

Aydoğan Köyünün insanlarını Allah eşsiz bir nezaketle donatmış. Misafirperverlikte, saygıda, cömertlikte, ikram ve muhabbette adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Milli ve manevi değerlerine bağlı vatanı ve bağrağı için canını bile çekinmeden vermeye amade, yürekten sadakatli insanların yaşadığı bu köyde, gelenek ve görenekler, büyük-küçük saygı hiyerarşisi ve bireysel yardımlaşmalar çok mükemmel uygulanıyor. Aydoğan Köyünde yarım ekmeği olsa paylaşan, ordu gelse misafir etmeye kalkışan genetiğiyle oynanmamış, bozulmamış bir Türk kültürü yaşatılıyor.

Bozok Platosunda cömertliği, yiğitliği, sofrasının açıklığı ve hanedanlığı ile herkesin adamın hası diyerek saydığı, Keş Ahmedin Çahır, Gara Çelebinin Hacomar, Cin Ellazın Ünal, Hacı Ahmedin Muhzün, İreşidin Kemal, Cinganın Satılmış, Kürt Hacının Rasim, Gara Memmedalinin Necdet, Hasanın Çalat, Kör Ihsenin Adem ve Çahır Kâanin Çavış hepside bu köylü.

Görgüsü, göreneği ve becerileri ile çevre köylerdeki tüm hanımların örnek aldığı Ihsenin Pempe, Çahır Kâanin Deli Leyla, Hacomarın İsmet Bacı, Hacı Bekirin Şaziye, Dilbarın Gızı Zülbiye ve Cinganın Süriye bu köyün Osmanlı hanımları olarak bilinirler. Düğünlerin, düzgünlerin yemeğini Durağan Mendufa, Deli Leyla, Deli Pempe, Ünalın Hürü ve Hacomarın Topal İsmet bişirirdi ki lezzetinden hepiniz elinizi, ayağnızı yer, şimşir gaşşıhları kemirirdiniz.  

Gamberin Hacıbekir ile İreşidin Ahmed gelene gidene bal sofrası kurardı. Yerköyde Dağarcığın Ali’nin ikram ettiği meyveler, sebzeler, pideler hâlâ konuşulur. Nazardan korunmak isteyenler Durah Dursun’a dua okuturdu. Kırıkkale’de Moruğun Nizamettinin, Ankara’da Gara Velinin Tahsin’in, İreşidin Kemalın Metin’in misafiri olmayan kalmamıştır. Köye ilk moturu Ihsenin İremzi getirdi. İlk dağermeni ise Alaman Hakkı ve Latif kardeşler kurdu. Daha sonra Şaban Kâa’de bir dağermen kurdu. Gara Çelebinin Hacomar camide güzel müzezzinlik yapardı. Ovucu Gamber Ağa milletin guluçlarını gırardı. Cin Ali’de onun çırağıydı. Aşık Çelebi çok güzel deyişler yazar-söylerdi. Milletin bi yeri gırılırsa Sınıhçı Müzafer Onbaşıya gelirdi. Hosur Hacı’nın Tuken’in (Bakkal)’ın yanında şimdiki süpermarketler halt etsin. Hanımağa İmili Atiye Bibi’nin gişisi Hacı İsmail Dayı köyün ilk hacısı oldu. Paraya-pula önem vermeden, garibi-gurebayı duası karşılığı tedavi eden ve Ulusal kanallardaki televizyon programlarında dünyanın ilgiyle izlediği ülkemizin en ünlü estetik cerrahlarından Dr. Hayati AKBAŞ’ta bu köylü.

Adapazarında da Aydoğanlılar var. Hatta bu şehri nerdeyse Erdal ve Ünal Erbaş kardeşlerin inşa ettiği söylenir. 80’lerin gençliği de çok hızlıydı. Hacıemminin Edip, Aynacının Fikret, Garalinin Sadullah, Etemin Emir, Dolmuşcu Edip, Aşık Çelebinin Nöbedi, Bilalın Osman, Çahır Kanın Azmi ve Cesur, Cinganın Fuat, Çalabın Haydar, Durağan Çelebi, Cin Ellazın Doğmuş, Kürt Hacının Katip, Gara Musduh, Hacı Duran, Memmedalinin Necdet, Yüksel ve Menderes ERASLAN sabahlara kadar köy içinde gezerlerdi.

Çerçi Hasan’la Pırtıcı Apığın Ürüşdü köye gelince tüm avratlar başına üşüşürdü. Kimi laylun boduç, kimi zehen, kimi humayın, kimi pazen, basma, işlengilik malzeme, tığ, orlun, kimi el ilağni, ırbıh, guşşene, ilağançe, kimi geçi buynuzu, gırıh leplebi, ığde, püsguut, kimi laylun ayaggabı, kimi soğugguyu ayaggabı, mes, goyun tıhırdağ, bürük, cilat, baş kili, soda, tursil ne alırlardı. Nakit paranın kimsede olmadığı bu dönemlerde takas usulü alışveriş geçerliydi. Zenginler uruplağ ve çinikle buğday verip alışveriş yaparken, fıhareler ise goyun yünü, gaysi çiğidi, çorap esgisi, alemiyon esgisi gibi öteberiler vererek birşeyler alırlardı. 

Bu köyün hanımları ellerinin bereketindenmidir, yüreklerinin cömertliğindenmi yoksa yiğit anası olduklarındanmıdır bilinmez, hepsininde yemekleri çok güzel ve lezzetli olurdu. Hacıbekirin Bahriye ile Ünalın Hürü size bi Gabah Çiçeğa dolması yapsalar, parmaklarınızı yerdiniz. Gıddır Alinin Urguş, İbişin Anşa ve Cinalinin Dönüş bi arabaşı yapsınlar, nerdeyse hamırın öte tarafını görürsünüz. Bildiğiniz yemekler burda bambaşka bir lezzete bürünüz. Kürt Hacının Dilbar bulamaşıyı, Deli Atılayın Leyla Gôo gırmızı aşını, Cin Ellazın Zeynep iç pahlayı, Hacıbekirin Gara Döne suvannamayı, Ürüşdünün Memmedin Nuruya cıbır mantıyı, Haydarın Çalabın Gurcü hasideyi bek iyi yapardı. Hacı Duranın Anşa’da siniyi iyi bükerdi. Aslankanın Melek çanak çanak çokelik yapar guma yatırır, her öyünde sufraya deri yoğurdu getirirdi. Gara Çelebinin Dönüşün, külek külek acıyağsı (Tereyağ) olurdu. Gara Bodunun Tahsinin anası Atiye keli pancarından bek tavatır cacıh bişirirdi. Şavga Bibinin omaçlı, şekerli, çalmalı, pilavlı, yımırtalı ve yoğurtlu dürümünü köyde yemeyen çocuk bulamazsınız. Hacı Apığın Nuruş güzel bosdanlıh eker, Gamberin Şaynur ise muazzam çörek yapardı.

Modern şehir hayatının stresinden uzaklaşmak ve doğayla başbaşa vakit geçirmek isteyen Hiking ve Trekking tutkunları Bızalığın Başından, Guccük Çama, Korüklük’ten Gara Ziraat’a, Düz Gıranın Başından, Belin Gaya’ya doğru bir gezi terip etseler, yürüyüş sporlarının en kralını gerçekleştirmiş olurlar.

Böyük Çam’ın, Sap Derenin, Su Çıhan Derenin, Daşağılı, Komün Önü, Gara Ziraat, Ayricenin Başı, Garanı Dere, Ağ Dere, Kırkgöz ve Baltacı’nın güzelliklerini gören zaten bu doğayı asla terkedemez. Helede Bağlıca Çeşmesi, Guzüngülü, Çakmak, Kepir, Koyün Pınarı, Garahaç ve Ağpınar’ın  billur gibi  sularından içseler 20 yaş birden gençleşirler.

Guzüngülüde, İkigayanın Arasında, Paltacıda ve Garalar Özünde balık tutmanın zevkini yaşayan, Bağlarda hıyar, kelek yolup, İreşidin, İremzinin, Lütvü Ağanın, Hacıemminin, Vedat ve Kamil Kardeşlerin pınarları ve köy ortasındaki Aşşağa Pınarda su içen Aydoğanlılar, Cenab-ı Allah’a yürekten şükrederken, Vatanın, milletin, memleketin, büyüğün, küçüğün, ezanın ve bayrağın kıymetini iyi bilip, milli ve manevi değerlerimize asaletle sadakat gösteriyorlar.  

Aydoğan’a yolu düşüpte İremzinin İlhan’ın, Münübüscü Cavat’ın, Şirin Baba Celal Çavuşun Hanifi’nin, Bakkal Cin Alinin Dilaver’in, Dişçi Gır İbişin Durmuş’un, Abdıllanın Memmed’in, Selahaddinin Zeki’nin, Katip ÇAM’ın, İreşidin Kemal’ın, Ahıllının Babası Mısdafanın, Kufürbaz Atılayın, Aslan Kâanin Lütvünün, Hacı Aslan Duyarın ve Mevlüdün Omar’ın ekmeğini yemeyen yoktur.

Köyde ölüleri Çalabın Gürcü yıkarken, Diyeşetçi Nuruyanın ağlatmadığı adam kalmazdı. Kezi Garı, Aynacının Sündüz, Loggur Garı ve Gara Döne bek eli işli, ağzı laf yapan, oturaklı kadınlardı. Köyün Hanımağası olarak bilinen Kürt Memmedin İmili Atiye çay içirmeden, ekmek yedirmeden kimseyi salmazdı. Çocuklarının, torunlarının hepsinin de haneleri açık, sofraları cömert insanlar.

Hanedan, hatırnaz, yardımsever ve misafirperver kimlikleriyle sofralarını açan Bünyamin AÇIKGÖZ, Ankara’da tamircilerin kralı diye bilinen Erhan AYGAR, Asım CEYLAN, Nuh AYGAR, Gamber CEYLAN, Metin ve Çetin DENİZ, Osman ERBAŞ, Arzu CEYLAN, Ferik İspir CEYLAN, Gönül CEYLAN, Zekeriyanın Çelebi AKBAŞ, Paşa ER, Bayram ER, Kamil ER, Vedat ER, Halilağa Emmi, Müzafer Dayı ve oğlu Haydar ER, Halibiş CEYLAN, Ahıllı, Edip CEYLAN, Serdal, Elvan Emmi, Abdıllanın Zebzeci Memmed, Aleddirikci Çavuş, Şehit Emrah DURAN’ın babası Gara Çelebinin Niyazi ve annesi Medine DURAN, Şehit Salim ÇAM’ın babası Salim ve Annesi Maviş ÇAM, Hacı Aslanın Ercan, Alinin Haydar ve Ürüşdü YILMAZ hepside birbirinden değerli hayırsever gönül insanları olarak bilinirler. 

Aydoğan Köyü ve etrafı tarihi değerler ve doğal güzelliklerle dolu. Köyün içme suyunun da karşılandığı “Kırk Göz Mağaraları” kültür ve tarih tutkunları tarafından bu zamana kadar nasıl farkedilmemiş anlamış değilim. Helede tek çıkışlı “Ağca Mağarası” ile bölgede yaşayan kuş çeşitlerinin barındığı “Kokulu Mağara” efsunlu bir güzelliği barındırıyor. Dağın en hakim tepesindeki stratejik konumuyla, en ücra köşeleri bile gören, girişi devasa taşlarla örülü “Kara Ziraat- Dipsiz Mağara” da Aydoğan köyünün sınırları içerisinde… 

Bölge adeta keşfedilmemiş bir tarih arenası. Aydoğan’ın çevresindeki köyler de farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Musabeyliboğazı’nın güneyindeki Gavurçeşmesi Mevkii çok eski bir yerleşim yeri. Roma ve Osmanlı Dönemlerine ait yüzey buluntuları göze çarparken, köy içerisinde de devşirme malzeme olarak kullanılan 4 adet mimari parça bulunuyor.

Küçükçalıklı Köyü'nün kuzeydoğusundaki Karanlık Dere Vadisinin güney ve güneybatı sırtında Bizans Dönemine ait “Kırkgöz Mağarası ve Kaya Mezarları” var. Üç katlı mağaranın girişi maalisef ki kötü amaçlı kişilerce tahrip edilmiş. Mağara içinde yaşayan insanların aydınlanma amacıyla kullandığı Nişler ve havalandırma boşlukları görülürken, zemininde ise depo amaçlı oyuklar mevcut. Aynı bölgede halk arasında Hamuğ, Battal ve Nohutluk isimleriyle bilinen üç adet de kaya mezarı bulunuyor.

Haydarbeyli Köyünün hemen güneyindeki Taşlık Mevkii'nde ise birbirlerinden yaklaşık 40 metre aralıklı iki küçük yükseltiden ibaret höyükler var. Her ikisine birden “Haydarbeyli Höyüğü” dedikleri bu yerler eski bir yerleşim yeri. Arkeolojik hesaplamarla eliptik çapları 250 -100 metrelik alan diye belirtilen yükseltilerde, üstte Erken Tunç Çağı, Roma, Bizans dönemlerine ait seramik parçalar var. Batıdaki yükselti ise biraz daha içler acısı. Üzerindeki Bizans dönemine ait sarnıç kalıntısı kaçak kazı sonucu ortaya çıkmış. Höyüğün eteğinde 1-1,5 metre yüksekliğinde yine Bizans Dönemine ait taş bir duvar var. Maalisef ki kültür kurumlarımız tarafından ilgisiz bırakıldığı ilk bakışta anlaşılıyor. Ne bir koruma görevlisi istihdam edilmiş ne de bir alan çalışması yapılmış.

            Bizler Aydoğan Köyü ve çevre güzelliklerine tabiri caizse hepimiz hayran kaldık. İnsanıyla, doğasıyla, tarihiyle, elit gelenekleri ve ilginç konumuyla efsane bir köy. Zaman zaman bu bölgeyle ilgili araştırma yazılarımıza devam edeceğiz. 

İnsan kalitesinin en yüksek olduğu, erdem ve tevazunun en yücesi, paylaşım ve himayenin en samimisi, dostluğun en sadakatlisi ve yardımlaşmanın en şahsiyetlisi yine bu köyde uygulanıyor. Helal ekmekleri, bereketli doğaları, zümrüt coğrafyaları ve misafirperver gönülleri hürmetine, Cenab-ı Allahın bereketle süslediği bu köy, onurlu, omurgalı, vatansever ve dürüst insanlarıyla Yozgat’ın yüzünü her yerde ak ediyor. Sevginin, bereketin, lezzetin merkezi aziz ve asil soylu bu güzel köyün ebediyete intikal etmiş tüm geçmişlerine Allah’tan rahmet, yaşayan birbirinden faziletli değerlerine sağlık, afiyet ve uzun ömürler diliyorum.

Milli ve manevi değerleriyle, hemşehri kimliğimize özünden bağlı örnek kişilikteki vatansever çocuklarınızın, layık oldukları en yüksek makamlara gelmesi temennilerimle Dünyanın her yerindeki Aydoğanlılara sonsuz sevgi, muhabbet ve hayranlıklarımı sunuyorum.

Saygılarımla..