Etemkânin Salim muhtar olmadan önce köyümüzde çok büyük su sıkıntısı vardı. Özdemir Dayının kapının önündeki üç lüleli pınardan akan su, köyün tek umuduydu. Suna'nın örendeki pınarın lülesine, günahını almayalımda Avini'nin uşahlar kazık çakmış, İdinin Osman'ın oğlan da Guvalıdan geçen pöhrekleri kırmış, bu yüzden millet üç lüleye muhtaç olmuştu.
        Üç lülenin olukları sürekli dolu olurdu. Köylü mallarını ordan sular, tüm kadınlar geç saatlere kadar helkeleriyle su kuyruğu oluştururlardı.
    Sıra kavgaları, havada uçuşan helkeler, sitiller, kenarda yunak yuyan hanımlar, bir tarafta teştleri, ilağanleri kumla ovalayanlar, kenarında karısını, kızını bekleyen adamlar, birbirini kakan öküzler, tosunlar, çifte atan eşekler, kalabalığın cezp ettiği mekan olduğundan etrafında oynayan çocuklar……   Tam bir curcuna yeriydi.
    Bizim naylon bir boduç vardı.
        Akbucak'tan gelen topal çerçiden aldıydık. Ben genelde onla su getirirdim. Rahmetlik babam “Ula bu oğlanın getirdiği su bek datlı oluyo” derdi. Bu sözlere çok şimarırdım. Boducu hiç boş bırakmazdım. Babam da hep o boduçtan içerdi suyunu. Boynumu sündüre sündüre zorlanarak getirdiğim yaklaşık 5 litrelik boduçla, Azime bibinin çeneden gözüktüğümde rahmetlik annem yüksek sesle “Nerden geliyon gurban olduğuuummm” diye bir bağırtı koparırdı ki, adeta enerji yüklenir daha hızlı ve koşar adımlarla gelirdim eve.. Alemiyon tas oluğun önünde, meşirefte tandır evinin duvarında asılı olurdu. Misafir gelince boducu depesine dikmeden içsin diye su tasları orda olurdu. Hemen az bi suyla yayhalanır, gulplu meşirefinen ikram ederdik suları gelenlere….
        Mamirenin Hanife ile Kör Eyvaz'ın Feride kuvvetli olduklarından üç lülede kimse onlara çatmaya cesaret edemezdi. Onlarda bu ürkütücü heybetlerine güvenerek “Çekilin sıracalılar” diyerek hiç sıra beklemezlerdi. Millet homurdanmaya bile cüret gösteremezdi. Helede Gara Mustafa'nın Herdem, çok cılız bir kız olduğundan zavallı herkesten dayak yerdi. Sıranın en sonuna o kalırdı. Efendi ve görgülü bir kızdı.
    Döğüşü, kavgası çok olduğu kadar, arkadaşlığın, samimiyetin pekiştiği bir yerdi de üç lüle... Yani neşeli bir mekandı. Gır Bedirhan'ın mor öküz milleti sürekli kahdığından, malları sulanmaya geldiğinde çevre hemen boşalırdı. Gadak Benzade'nin koç da milleti kahardı. At Anşe'yi bi kahdı da, garı 25-30 gün gendine gelemedi. Garasakız bağladılar pöçüklerine…
    Üç lülenin hemen başında Kazim Emmi'nin ev vardı. Hanımının adına Ellilik derlerdi Vaktiyle en pahalı başlık parasına, elli liraya  o gelin gelmiş o yüzden bu ismi takmışlardı. Rahmetlik Ellilik Bibi biraz vicdansızdı. Bozzoğ diye yavuz bir itleri vardı. Guverdinmiydi ona buna ılgardı. Üç lüleye gelen yaklaşık on kişiyi kapmıştır o it. Yinede bağlamazdı canı sağolasıca.
    Etemkânin Salim, Guvalı çayırlarında bulunan su kaynağını köye getirmek için Kaymakamlığa müracaat etti. Kaymakamlık bir projeyle tüm köye terkos suyu bağlattı. Terkos suyu bağlanınca köy suya doydu.
    O yetmiyormuş gibi Durak Çavuşun Guddusü'nün kapının önündeki pınar, Suna'nın örendeki pınar, caminin lüleler, Irıza Emmi'nin pınarlar teker teker revize edildi ve köy bir anda su cenneti oldu.
    Etemkâanin Salim çok tedbirli bir adamdı. Köye bir hizmet getirince, o hizmeti korumak için milleti toplar “Bundan sona burıya zarar verenin ……” diye bir küfür eder ve gonuya gonşuya da tekrar ettirilirdi. “Bi de falanca bent dutmuş, yarinde onun bendi yıhmasınlar diyi soomüye gideciğik, bi sürü iş var, daha çok süveciğik” derdi. Sövmek açılış yapmak gibi bir organizasyondu bizim köyde. Alayıcığımız da muazzam süverdik.
    Hele yakın bir köyümüzle husumete düştüğümüz mera bir arazinin durumu görüşülmek üzere husumetli bölgede karşılıklı toplandık. Muhtarımız ve köyümüzün böyükleri aklı başında adamlardı. Bize dediler ki, cahallık yapıp vurma, gırma yapmayın, amma direni direni soyün dediler.
    Bizde hep beraber direme, ganırtma, zaalatma, kahma vs. buna benzer yöresel efsanelere bürünerek karşı köyü püskürtmüştük. Karşı köyün okumuş insanları daha fazlaydı. Şimdi onlardan utanıyoruz ama artık bizim köyün tahsilli insanları da çoğaldı.  
    Adozel Emmi'nin kuyu, Gocelilerin eşme, Garömerin Göl, Tomsunun Gadir'in golmek en lezzetli su seçildi ve alternatif lezzet oluşturdular. Arklardan gürül gürül sular geliyordu artık.
    Su bol olunca sebze, meyve ve diğer ürün seçenekleri de çoğaldı. Hatta her tarafı çiçek olan köyümüzde bostanlıklara bile değişik güller çiçekler ekiyorlardı. Pürçüklü, hıyar, keli pancarı, baldırcan, kumpür gırmızısı, turp, soğukluk, dulek, gaba bostan, acur, mallara pırçah, tosunlara yonca vs. her şey ekilmeye başlanmıştı.
    Kaşifin Hacı ve Kor Şekirin Bekir'in Yılmaz da muhtarlıkları dönemlerinde Salim Kâya rekabet olsun diye sağlık ocağı ve susa yolları yaptırdılar.
    Zaten cennet olan Alcı Köyü, Paris olup çıktıydı biranda…