Millet olarak yaşadığımız nice zaferler vardır fakat 18 Mart Çanakkale Zaferi bu milletin küllerinden doğuşunun bir göstergesidir. Çanakkale ruhunu anlamak, yaşamak, yaşatmak hepimizin asli vazifesi olmalı. Namusunu, şerefini, toprağını, vatanını korumak için birbirine kenetlenen, yaşlı, genç, kadın, erkek, demeden tek yumruk olan ve bu yumruğu düşmanın tepesine balyoz gibi indiren bir milletiz biz.
Anadolu’da o zamanlarda da aleviler, Kürtler, Araplar, Süryaniler, gayrimüslimler vardı. Şu an başaramadıklarımızı o zaman başardığımız için kazandık biz bu savaşı.
O zaman bir olmayı, birlik olmayı başardığımız için o felaket kuşatmadan çıkabildik. Kırık dökük toplarla, Dede yadigarı tüfeklerle kurtardığımız bu vatanı kendi kendimizi bölerek yıpratmak hangimizin haddinedir?
Yazımı okuyan anneler, babalar şunu unutmayalım ki ağaç yaş iken eğilir.
 Evlatlarımıza Çanakkale ruhunu geç kalmadan aşılayalım. Bunun için düzenlenen gezilere katılıp o manevi hazzı yaşayalım, yaşatalım. Bundan yirmi sene sonra Çanakkale unutulursa bu millet asla bir arada kalamaz.
Bir hikaye vardır ya anlatılır hep. Japonya atom bombası yedi ama şuan süper güç diye. Soruyorlar nasıl başardıklarını. Alınan cevap: Biz öğrencilerimizi atom bombası düşen yerlere götürürüz ve deriz ki eğer çalışmazsanız sonumuz yine böyle olur. Ne kadar güzel bir yöntem öyle değil mi?
Çanakkale gibi bir destan yazmamıza rağmen hala birçok kişi gidip görememiştir Çanakkale’yi. Bizlerde çocuklarımızı, öğrencilerimizi Çanakkale’ye götürüp demeliyiz ki, Çalışmazsanız, Birlik olmazsanız, Ayrışırsanız aynı şeyleri hatta daha ağırlarını yaşarız.
18 Mart Çanakkale Savaşı ve Şehitleri Anma Günü Dolayısıyla şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle anıyor, Çanakkale ruhunu yaşamayı ve yaşatmayı başaranlardan olmanızı temenni ediyorum. Çanakkale’yi Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dan daha güzel anlatamam. O yüzden Akif’e bırakıyorum sözü…
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek
için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!