Büyük Sinema Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen panelde konuşmacı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı Zekat Hizmetleri Daire Başkanı Turgut Erhan ve Sosyal Çalışmacı Büşra İnan katıldı.

Panelin moderatörlüğünü Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doçent Dr. Salahattin Yakut gerçekleştirdi.

Panele İl Müftü Vekili Mustafa Balcıoğlu, Başkanlık Uzman Vaizi Ferhat Ateş, Şehit İbrahim Yılmaz Dini İhtisas Merkezi ve Diyanet Akademisi Müdürü Zeki Günbey, il müftü yardımcıları, din görevlileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

İl Müftü Vekili Mustafa Balcıoğlu tarafında yapılan açılış konuşması ile başlayan panel moderatör Doç. Dr. Selahattin Yakut yaptığı konuşma ile devam etti.

Çiftçilerin sesini duyuran buluşma! Çiftçilerin sesini duyuran buluşma!

Aile ve şiddet  3

“KESİNLİKLE ŞİDDETE BAŞVURMAMALIYIZ”

Aile içi şiddetin önlenmesi konusunun çok önemli bir konu olduğuna değinen Yakut, “Şiddetin nasıl oluştuğunu genetik olarak açıklamaya çalışan bilim insanlar olduğu gibi psikolojik kaynaklı, sosyal kaynaklı, ekonomik kaynaklı, kültürel kaynaklı ve dini kaynaklı şeklinde de ifade eden yine bilim insanları söz konusu. Şiddet nasıl ortaya çıkıyor? Çocuklar bu şiddeti nasıl öğreniyor? Sosyal hayatlarında bu şiddeti nasıl davranış haline getiriyor? Bir aile eğer aile içerisine çıkan bir problemi bir sorunu çözmek için şiddetli kullanıyorsa bir çözüm aracı olarak o ailenin yetişen çocukları artık hayatlarında bir problemle karşılaştıkları zaman o problemin çözümü olarak şiddete başvuruyorlar. Yani öncelikli olarak ailede öğreniliyor. Sonrasında bu çocuklar anne baba oluyorlar. Çocukluk döneminde öğrendikleri şeyleri bu defa anne olarak ya da baba olarak uyguluyorlar. Şiddeti kesinlikle bir başvuru ya da baş etme aracı kullanmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Aile ve şiddet 1

“YAYGIN BİR SORUNDUR”

Panele konuşmacı olarak katılan Sosyal Çalışmacı Büşra İnan yaptığı sunumda; “Şuan aile içi şiddet ve 6284 sayılı kanun kapsamında bilgilendirme yapacağım. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre ülke sınırları içinde yaşayan herkesin sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi bir devlet görevidir. Biyolojik ve fiziksel çevrenin yanında sosyal çevrenin de sağlıklı olması, birey bireyin en temel anayasal hakkı olarak karşınıza çıkıyor. Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul eden sosyal bir yapıdır. Şiddet ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda mağdur olan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması durumu olarak tanımlanmaktadır. Şiddet, fiziksel güç ve nüfus kullanarak karşıdaki kişiyi veya kurumu sindirmek amaçlı bilerek isteyerek yapılan bir faaliyettir. Şiddetin fiziksel, ekonomik, cinsel, psikolojik boyutları bulunmakta ve şiddet ev içerisinde kapalı ortamlarda, dışarıda, sokakta ya da günümüzde sanal ortamlarda da meydana gelebilmektedir. Aile içi şiddet ise bu şiddet durumunun aile içerisinde kişinin, eşine, çocuklarına, anne ve babasına, kardeşlerine veya yakın akrabalarına uyguladığı her türlü saldırgan davranış olarak tanımlanmakta. Şiddet en çok kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, göçmenlere, evsizlere ve mültecilere gibi daha çok dezavantajlı gruplara yönelmektedir. Kadınların yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanmıştır. Kadına yönelik şiddet sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok bölgesinde görünen yaygın bir sorundur aslında. Kadınlara şiddeti ölçmeye yönelik de dünya çapında birçok araştırmalar mevcut. Araştırmalara göre ise her 3 kadından bir tanesi fiziksel bir diğeri, cinsel şiddete maruz kalmakta ve bu yüksek bir oranı oluşturmaktadır. Dünya üzerinde cinayet sebebiyle birçok kadın hayatını kaybetmekte, kadın cinayetlerini yüzde otuz sekizi kadınların eşi veya birlikte yaşadığı kişiler tarafından işlenmektedir” dedi.

Aile ve şiddet

“4 TÜR ŞİDDET VARDIR”

Şiddet türlerinden bahseden İnal, “Şiddet literatürde dörde ayrılmakta. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet olarak. Fiziksel şiddet genelde temasa dayalı dayak dövme, tokat atma gibi örneklendirme yapabiliriz. Psikolojik şiddetle daha çok tehditle kadına kendini kötü hissettirme, özgüvenini zedeleyici sözlerde bulunma ya da kontrol davranışlarıdır. Cinsel şiddet, sözle, elle sarkıntılık, dijital ortamlarda cinsel içerikli mesajlar gönderme gibi örnekler verebiliriz. Ekonomik şiddetle daha çok kadının çalışmasına engel olmak, çalışıyorsa da kazancın el koymak şeklinde örneklendirebiliriz" ifadelerine yer verdi.

“ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ”

Panelde; “Şiddet İnsan Onuruyla Bağdaşmaz” konusuyla sunum yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Zekat Hizmetleri Daire Başkanı Turgut Erhan ise “Şiddet ve aile böyle bir ana omurga ile yan yana gelmiş olması hepimizi üzüyor. Hele hele ailenin içerisinde böyle bir şey yaşanıyor olması da kabul edilebilecek bir husus değil. Dünyanın en güzel şeyi dünyanın en mükemmel hususu diye zikredebileceğimiz en güzel şey ailedir. Annesi ile babasıyla, eşleriyle, çocuğuyla hepsiyle beraber mükemmel bir yapıyı oluşturabilmek ancak aile olmakla mümkündür. Zira Allah'ın en büyük nimetlerinden bir tanesi ailedir. Onun için ailemiz sevgi, şefkat ve muhabbet yuvası olmalı ve en önemlisi de biz tüm bunları kendi ailemize gösterebilmek için çaba ve gayret sarf etmeliyiz. Peygamber E (S.A.S.) bir Müslüman tarifi var; Müslüman elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Kardeşlerim hiç şüphesiz mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Çocuklarımız asla bir başkasına zarar verecek nitelikte insanlar olarak yetiştirilmemelidirler. Eğer merhamet duygusuyla biz evlatlarımızı yetiştirirsek hakiki anlamda görevimizi yapmış, gerçek manada da çocuklarımıza birer anne ve baba olmuş, onların ruh sağlığını korumuş, onların güvenini sağlamış ve anne babayla kurmuş oldukları bağı da sağlamlaştırmış oluruz. Az önce kıymetli uzmanımız günümüzde şiddete en fazla maruz kalan kimselerin kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğunu söyledi. Oysaki yaşlılar en başta bizim baş tacımız, anne, babamız tecrübelerinden istifade etmiş olduğumuz kimseler ki, onlar her zaman öf bile denilmeyecek kimseler olduğu gerçeğini hiçbir zaman unutmamamız gerekir” şeklinde konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi