Zaman zaman öğretmen yetiştiren okullar bir şekilde akla ve gündeme gelir. Bir önemli tarih gelir hatırlanır. Her yıl 16 Mart gelince daha bir fazla yâd edilir öğretmen yetiştiren okullar.
Bilindiği üzere 16 Mart 1848’de Darülmuallimin’in açılmasıyla ilk öğretmen yetiştiren kurum da ülkemizde aktif hale gelmiş olur. Daha sonra Cumhuriyet’in başlarında Muallim Mektebi ve Öğretmen Okulu adını almış olsa da bu ilk tarih Öğretmen Okullarının Kuruluş Yıldönümü olarak anılmaktadır.
Zaman içerisinde köy enstitüleri, yüksek öğretmen okulları, ilk öğretmen okulları, eğitim enstitüleri, eğitim yüksek okulları, öğretmen liseleri, Anadolu öğretmen liseleri isimlerini alan bu okullar, pek çok yönden tartışmaya açık değişimler yaşamıştır.
Bu okullarda okuyanlar kadar oralarda az ya da çok görev yapanlar da hayatlarında sürekli taşıyacakları izler edinmişlerdir. Olumlu ya da olumsuz izler..
Yolu buralardan geçmiş olanların bir aidiyet hissi ve ders niteliğinde anlatacağı bir şeyleri mutlaka vardır. Mimar Sinan Öğretmen Lisesi adıyla hizmet verdiği dönemlerde 1982-1988 yılları arasında Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Pazarören kasabasında eğitim almış birisi olarak bendeniz de derin bir aidiyet hissi içerisinde olduğumu ifade etmek isterim. Bu okul şimdi fen lisesi statüsünde hizmet vermektedir. Anlatacak çok şeyimiz olduğu muhakkak..
Bu okullarla ilgili pek çok farklı değerlendirme yapılmıştır, yapılmaktadır. Fakat her dönemine ilişkin ayrı ayrı övgüleri çok duyarız. Bir önceki döneme duyulan özlem ve yaşanan nostalji kadar bir sonraki döneme dair de eleştirel değerlendirmeler yapılır. Bunlar ayrıca ve detaylı biçimde ele alınabilir. Fakat şu bir gerçektir ki, bu kurumların müdahaleye açık olması her zaman iyi sonuç vermemiştir.
Her dönemin kendi içerisinde pek çok güzellik barındırdığının farkındayız elbette. Değişimin önemine, gerekliliğine ve değerine dair kuvvetli inanışa da sahibiz. Bununla birlikte yaşanan ya da yaşatılan değişiklikler süregelen geleneği de geri dönülmez biçimde etkilemektedir. Meselâ, 1989 yılında öğretmen liseleri’nin Anadolu öğretmen lisesi yapılması her yönden olumlu sonuç vermemiştir. Ortaokul kısmı ortadan kalkmış, bölge okulu olmaktan çıkmış, kontenjanlar düşmüş, öğretmen profillerinin ve öğrenci çeşitliliğinin ani değişimi mevcut geleneği değiştirmiş, yöreye etkileri sanıldığı kadar ileriye taşıyıcı da olmamıştır.
Bu noktalar önemli derecede araştırılmaya ve analize muhtaç elbette ama her durumun çokça olumlu ve de çokça olumsuz gösterilmesine imkân veren argümanları ileri sürmek mümkündür.
Düşüncem şu ki, mücbir bir durum yoksa hiçbir eğitim kurumu mevcut işleyişi ve üretkenliği alabora edilerek "iyileştirme" işlemine tabii tutulmamalıdır. Yine bir 16 Mart geçip giderken belirtmeliyim ki, öğretmen yetiştiren kurumlar bu talihsizliği yaşamıştır.