COVİT-19 salgını gündeme geldiği tarihten itibaren aldığım limonların neredeyse tamamı susuz çıktı. ''Çok sulu, al bunu pişman olmazsın!'' denilen limonu bile sıkmaktan bileğim ağrıdı da iki damla suyu zor alabildim.

'Benim balonlarım vardı/Onu kimler aldı' diye yaptığı şarkı ile ünlenen Sesigüzel İbo gibi şimdilerde bizlerde 'Bizim limonlarımız vardı/Suyunu kimler aldı!' diye besteler yapar duruma geldik. Çaresiz kaldık.

İşin şakası bir yana, pazardan, manavdan, marketten bu dönem içerisinde alınan limonun hem fiyatı çok yüksek hem de suyu yoktu. Üstelik, bir süre durduğunda önce içi, sonra da dışı kararmaya başlıyordu.

Limon, Covit-19 döneminde önemli bir tüketim maddesiydi. Zira, önceki yıllarda alışkanlığımız gereği, özellikle mevsim değişikliklerinde yaşadığımız gribal enfeksiyon rahatsızlıklarımızda imdadımaza limon yetişiyordu. Bu alışkanlık doğrultusunda, Covit-19 salgınından etkilenmemek için de bol limon tüketimi için evlerimize, dolaplarımaz stoklar yaptık. Bir kilo limondan bir bardak suyu alamadık.

''Sezonu olmadığından olabilir!'' diyenler çıkabilir. Ama sezonu olmadığı dönemlerde de bizler daha önce limon tüketmiş bir milletiz. Yani sezon dışında da evimizden, mutfağımızdan, dolabımızdan eksik etmediğimiz tüketim maddelerinden birisidir limon. Çorbanın tuzu, biberinin yanında limon olmadan olur mu? Olmaz...

Muhabbetin içerisine limon sıkmak arzusu ile bugün 'Susuz Limonu' konu edinmedim. Manavda, markette, pazarda karşılaştığım insanların ''Ben de aldım suyu yok!'' serzenişlerine tercüman olmak istedim. Hani birileri çıkıp araştırır, düşüncesiyle.