"MEVZU Yozgat” adlı köşe yazımda STK’ların seçim zamanında hareketlendiğini, dolaylı yollarla siyasi çalışmalar yaptığını yazmıştım. Tabii bu hareketliliğin, siyasi rant elde etmek için sürdürüldüğünü tahmin etmek hiç zor değil. Rantın ise, hem mevcut STK adına hem de bireysel beklentilerden doğduğu aşikardır. Sayısı az olsa da amacı siyasi rant olmayan STK’lar da var. Bu STK’ları gönülden alkışlıyorum. 
STK’lar, hem diğer STK’larla hem de kendi içinde sürekli fokur fokur kaynıyor. STK kazanında; bireysel hakimiyet kurma, kişisel çekişmeler, ayağa basmalar, hatta bazen ileri gidip çelme takmalar, ego yarışının dur durak bilmediği silahsız savaşlar yer alıyor. Bu olumsuzluk STK’lara olan güvenin sarsılmasına, ilginin azalmasına neden oluyor. Bazı insanlar ise hipnoz edilmiş gibi STK ne derse, ne yaparsa hiç rahatsız olmuyor, adeta tapıyor. Allah bu kişilere akıl fikir versin!
Konfederasyonlar ve federasyonlar illere ve ilçelere bölünmüş, ilçeleri temsil eden dernekler, sen şu köylü, bu falanca köylü aklıyla köylere bölünmüş, köy dernekleri ise sülaleler arası ayrımcılık peşinde…
Elbette, topluma devletin eli her zaman uzanmıştır. Fakat ben STK’ların mutlak ve mutlak olması gerektiğini, insanların resmi işlerini resmi ellerle hallederken, bireysel sorunlarına uzanan elin, aile sıcaklığı hissettiren STK’dan gelmesi gerektiğine inanıyorum.
Öyle öyle de;
İnsan; derdine çare bulmayan, sevincine, acısına ortak olmayan, sıcaklığını hissetmediği bir yuvayı neden önemli görsün? Tüzüğünü maddi hesaplara dayandıran, aldığı kararları tamamen kasa kabartmak amacıyla alan bazı STK’lar, kaş yapayım derken göz çıkartıyorlar. Niyeti halis olmayanın akıbeti de hayırlı olmaz demek geliyor içimden. Zalim kurallar zinciriyle ağlarını örmüş STK’ları, Hammurabi Kanunları’na benzetiyorum.  Kısasa kısas esaslı Hammurabi Kanunu gibi, bazı STK’lar da toplumu ve kişileri farklı yollarla cezalandırmakta, topluma ve bireylere insanlığın çağlar öncesini yaşatmaktadır.
Napolyon, “Savaş kazanmak için ne gerekir?” sorusuna “Para, para, para…” demiş. Dernekler ne için “Para, para, para…” diyorlar, anlamış değilim. Kimlerle ve ne ile savaşıyorlar da “Para, para, para…” diyorlar? Gönül kasası zengin olan STK’lar, toplum için savaşıyorlar. Bu savaş için de para yerine gönüllerini kullanıyorlar. Para beklentisi olanlar, kendilerine sivil toplum kuruluşu demesinler. Ticarethane, kıraathane, menfeathane, çıkarcı zadeler, zalimler evi… Yani alabilecekleri çok isim var.
Vicdanlarının kapılarını kapatan, kasalarının kapısını açan bütün STK’lar toplum için tehlike çanıdır. Bir gün çanlar, toplumun zararına çalacaktır. 
“STK’lar gönül evidir.” 
Gönül evlerini, kirli emeller, kötü düşünceler, ince hesaplar, zalim kararlarla kirletmeyelim!
Gönül kırmak için değil, gönül kazanmak için STK kuralım!