Uygur Türklerinin, zulmün ve esaretin pençesinde vatan evlatlarını yitirdiğini, büyük bir baskıya ve kıyıma maruz kaldığını belirten Filik; “5 Temmuz 2009 tarihinde Urumçi'de  gerçekleşen menfur hadiseler neticesinde 500'den fazla Uygur Türkü katledilmiş, olaylar neticesinde tutuklanan yüzlerce kişi meydanlarda toplu olarak kurşuna dizilmiş ve binlerce kişi hapishanelerde makus talihlerini bekler hale getirilmişti” dedi.
    Hürriyet uğruna sokaklara dökülen, insanca yaşayabilmek ve Türk kalabilmek için seslerini duyurmaya çalışan Uygun Türklerinin, en doğal hakları olan bu mücadele çeşitli uygulamalarla Çin Halk Cumhuriyeti tarafından engellendiğini,  eziyet ve işkenceyle haklarının birçoğu gibi yaşama haklarının da ellerinden alındığını vurgulayan Filik, yaptığı yazılı açıklamada Filistin'e gösterilen hassasiyetin Uygur Türkleri için de gösterilmesi çağrısında bulundu.
    Birleşmiş Milletleri ve AKP Hükümetini Uygur Türkleri'nin maruz kaldığı mezalimi görmemekle suçlayan Filik;
    “Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Uluslar arası camia tarafından, dünyada insan haklarına yönelik çeşitli çözümlerin arandığı, standartların yakalandığı iddia edilmektedir. Uygur Türklerinin yıllardır yaşadığı  ve daha geçen yıl yaşanmış olan zulüm bu iddiaları boşa çıkartmaktadır. Burada ancak, bugün Irak'ta dün Bosna'da, Çeçenistan'da , Karabağ'da yaşanan insanlık dramlarına sağır kalan bir uluslararası camianın varlığından söz etmek mümkündür.
    Bu bakımdan uluslararası camianın Uygur Türklüğünün davasına destek vermesi, söylemlerinin samimiyetinin sınandığı yeni bir sınav olmuştu.Ama ne yazık ki dünya kamuoyu bu sınavı başarılı bir şekilde geçememiştir.
    Türkiye, Türk milletinin ebedi vatanını koruyan varlık olduğu kadar, Türklüğün umudu ve koruyucusudur. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sahip olduğu gelenek ve güçle büyük devlet olma misyonunu yüklenmiştir.  Bu Anadolu Türklüğünün kaçınılmaz vazifesidir, tarihin çağrısı yüzyıllardır bu eksenden sapmamıştır. Bugün büyük devlet olabilmenin ölçütü; varlığına sahip çıkabilmek ve dünyanın neresinde olursa olsun, zulüm gören başta tüm Türkler olmak üzere bütün insanlığın umudu olabilme ülküsünü diri, güçlü ve elbette gerçek kılabilmektir” dedi.
    “Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden başta hükümet olmak üzere tüm kurumlar bu idealin arkasında durduklarını göstermek mecburiyetindedir” diyen Filik; “Filistin için dağları taşları inletenler, tek perdelik oyunlarla ''one minute'' hamaseti yaparak halkın gözünü boyayanlar, Müslüman kardeşlerine destek için yardım konvoyu gönderip bile bile 9 vatandaşımızı bu hamasete kurban edenler ve bunu iç siyasete malzeme edenler ,geçen yıl yaşanan olaylar karşısında sus pus olmuşlardı..Çünkü orda geçen yıl katledilenler ''Türk'' idi. Türk oldukları için ''Müslüman'' olmalarının hiç bir önemi yoktu.Filistinde ölenler Müslüman da Urumçi'de ölenler ateist miydi?
    Bugün milli bir yas günüdür. Bugün milli bir davanın yeniden hatırlanması ve elbette, zulme karşı dik durma günüdür. Türkiye bu minvalde, Türklüğün umudu ve temsilcisi olduğu hakikatini bir kez daha ortaya koymak zorundadır. Bu husus da kanaatimizce en büyük sorumluluk hükümete düşmektedir. Bilinmesini isteriz ki; Uygur Türklüğü asla yalnız değildir. O büyük bir milletin parçasıdır. Yozgat Ülkü Ocakları ve Ülkücü gençlik Uygur Türklüğü davasının takipçisi olmaya devam edecektir” diye konuştu.
Editör: TE Bilişim