YAN masada oturan iki kişiden birisi kasketini çıkartıp, masanın üzerine bırakırken, diğer elinin tersiyle alnındaki teri silip, derin bir off çekti. Birlikte geldiği arkadaşı, tahta sandalyenin başlık kısmından tutup, geriye çekti, oturmaya hazırlanırken Mustafa Amca belirdi, 'ne alırsınız?' sorusunu yönelterek. Aşırı derecede terleyen adam 'ben bir soğuk gazoz alayım' dedi, terlerini silmeye, offlayıp, pofflayama devam etti.  Mustafa Amca, 'sen soğuk gazoz içme!' uyarısında bulundu. Adam, 'sanane kardeşim, ne içeceğime sen mi karar vereceksin?' bakışına istinaden Mustafa Amca kaldığı yerden, 'şimdi terlisin, hararetinden duman başından çıkıyor. Ben sana demli bir çay vereyim, hararetin sönsün, ondan sonra ne istiyorsan içersin' telkinine, adam 'olur' der gibi kafasını salladı. Diğerinin isteği olan oralete de karşı çıktı Mustafa Amca, 'istersen vereyim ama oralet sağlıklı bir içecek değil. Tüm boya ama başka zaman geldiğinde onun hakikisini ben kendi ellerimle yapacağım'' diyerek. Adam, oralette ısrar etti...
Mustafa Amca kendi halinde birisi. Ufak tefek yapılı. Kafasının üst kısmında bir iki telden ibaret, kenar sısımlarında gür ama kırarmış saçları. 'Badem' olarak adlandırılan bıyıkları, yaz kış çıkartmadığı griye çalar ceketiyle dikkat çeken, bilgili, kültürlü, okuyan, biraz da nüktedan. Ama herkesle de pek konuşmayan biri olan Mustafa Amca, kıraathanenin duvarlarına yapıştırdığı kurallarına uyanlara sevgiyle yaklaşıp, kuralları çiğneyenleri önce uyarıp, sonra da kibarca kovan birisi...
Kıraathanenin değişmeyen, esnetilemeyen, hiç bir şekilde taviz verilmeyen kuralı, girişten itibaren gözün görebildiği her yerde yazılı. İnsanların gözüne sokarcasına, 'bu işyerine siyasetçiler giremez, siyaset konuşulamaz, ideolojik lakırdı yapılamaz, yapanlar veya yapmak isteyenler, gerekli uyarı yapılmadan kıraathanemizi terk etsin. Etmeyenler, kovulma riskini ve verilecek tepkiyi peşinen göze alsın' pankartları yer alıyordu. Bizim amacımızda, bu söylemi haberlerştirmek, 'siyasetin yasak olduğu kıraathane' diye, kamuoyuna ulaştırmaktı. Çayımızı yudumlarken, kıraathanenin duvarlarında yapışılı yazıları, uyarıları da okumaya çalışıyorum. Karton üzerine kurşun kalem ile yazılmış bir yazı dikkatimi çekti. 'Burada kardeşlik ilkeleri geçerlidir. Bir masada boş bulunan sandalyeye ilk gelen oturur. Tanımadığın kişi olsa bile bu kişiye yabancı kişi gözüyle bakılması yasaktır. İlk kez gelen misafirin içeceği   bedelsizdir' yazısını tekrar tekrar okudum...
Mustafa Amcayı daha önceden de tanıyorum. Vatan Caddesi'ndeki ara sokakta bulunan kıraathanesini hatırlayamadığım bir nedenden dolayı Kırşehir Caddesi'nde yeni yapılan bir binanın alt katına taşımıştı. Müşterisi belliydi. İyi çay içmek isteyen Mustafa Amcanın kıraathanesinde soluğu alırdı. O dönemlerde 'Keklik kanı' veya 'Tavşan kanı' olarak dillendirilen çay, orada bulunurdu. O yıllarda kaya şekeri ile 'gırtlama çayı' içmek de meşhurdu. Özellikle gençler özentiyle içmeye çalışıyorlardı. O nedenle gırtlama çayının demliği ile günlük çayın demliği farklı, sadece her ikisinin suyu aynı kazanda kaynıyordu. Çaya karbonat atmazdı. Bitki çayları, oralet ve benzeri içeceklerde mevcuttu. Mustafa Amca, kendisinden talep edilen bitkisel içecekler, soğuk içecekler konusunda müşterileri uyarır. İkna etmek için, masasının üst kısmında bulunan küçük raflara dizili veya çekmecesinde bulunan küçük el kitabını alıp, müşterisine okurdu. Kahvedeki tüm masalarda günlük gazeteler bulunuyordu. Haftanın Salı ve Cuma günlerinde yayınlanan iki yerel gazete, yenisi gelinceye kadar diğer ulusal yayın yapan gazetelerin arasında yerini alıyordu. Kütüphane vardı. Kütüphane dediysem, davura monte edilmiş üç dikey tahtanın arasına yerleştirilen ahşap tahtalar üzerine dizilmiş, kitaplardan oluşuyordu. Tamamına yakınını kendisi okumuş. Tanıdıklarına 'bu tam senlik' diyerek, okuduğu kitaplardan tavsiyede bulunduğu da olurdu. Bazı müşterileri okunması için emanet olarak kitap bırakırdı. Dolayısı ile kıraathane kütüphanesinde her türlü yayın mevcuttu...
Mustafa Amca müşterilerin taleplerini karşıladıktan sonra masamıza gelip oturdu. Haber yapmak istediğimiz söyledik. Önce biraz naz yaptı. Sonra kabul etti. Çekimleri yaptık. Notlarımızı aldık. Tekrar bir birlikte yorgunluk çayı içmek üzere mayamıza döndük. Yan masada oturan iki kişinin konuşmasına kulak kabarttık. Aşırı derecede terleyen şahıs, traktör lastiğinin karaborsadan bile iki ay önce sipariş verip alabildiğinden bahsediyor. Diğeri ise lastiğe yama yaptırım kullandığını anlatıyordu. Bir süre dinledik. Sonra yanlarına yanaştık. Sohbete başladık. Bilgileri aldık, söylediklerini not ettik. Yerel gazete ile birlikte ulusal basına da haberi ulaştırdık. Günaydın gazetesinde 'Traktör lastiği karaborsada bile randevu ile satılıyor' başlığı ile yayınlandı. Mustafa Amcanın haberinde 'Burada siyaset konuşmak yasak!' başlığı tercih edildi...