Günün birinde gayet saf ve masum bir insan vardı.
    Bu adam ne bulduysa gün yer, bulmadığı günde sabrederdi. Şikayet asla aklına gelmezdi.
    Zaten sermayesi hanımının eğirdiği ipliğiydi. Hanım yünü eğirir, yaptığı ipliği de kendi götürüp Basra çarşısında satardı. 
    Bir gün yine Basra Çarşısında dolaşıp, ipini satmış ve parasını da avucu içinde sıkıştırarak eve dönerken yolda bir alacaklının bir fakirin yakasına sarılarak hırpaladığını gördü. 
    Dayanamayarak alacaklıya sordu? 
“Sana yazık değil mi, niye hırpalıyorsun zavallıcağızı” diye çıkıştı. 
Alacaklı suratını astı; 
“O kadar merhametli isen borcunu sen ver. Hala ödemedi!” 
    Zavallı adam avucundaki bütün parayı alacaklıya verdi. Üstelik gözünü kırpmadan. Al işte senin paran ne sarılıyorsun adamın yakasına? İnkar etmiyor, bulunca vereceğini söylüyor. Buna rağmen hırpalanır mı insan” diye söylendi. Parasını alan adam çekip giderken, borçlu fakirde boynunu bükmüş; 
    “Seni Allah gönderdi. Bu adamın elinden kurtulamayacaktım yoksa” diye dualar etmişti. 
    Eve eli boş dönünce hanımı sordu; 
    “Paraları ne yaptın?” 
    “Zavallı bütün başından geçenleri tek tek anlattı.” Hanımı; 
    “Bu gece de aç yatarız. Ne olacak ölecek değiliz ya” diye karşılık verir. 
    Sabahleyin yine hazırlanmış yeni ipliği alıp hemen hızla çarşının yolunu tutar.
    Ne yazık ki akşama kadar Basra Çarşısında dolaştığı halde ipliğini satamamış, boynu bükük bir vaziyette evinin yolunu tuttu
    Yolda giderken önünde yürüyen biri vardı. O da elindeki balığı satamamıştı.
    Yetişip durumu anlatınca balıkçı teklifini yaptı; 
    “Ben balığı sana vereyim, sen de ipliği bana ver!” ellerindekileri değiştiler, ipliği alan meçhul adam hemen o anda gözden kaybolurken, o da hızla eve gelip balığın karnını yararak pişirmeye hazırlandı.
    Fakat o da ne?
     Balığın karnından çıkan taşımsı bir cisim kendinin şüphesini çekti.
    Sabahleyin alel-acele bir kuyumcuya gitti.
    Kuyumcu taşı inceledikten sonra onun bir inci olduğunu ve çok değerli bir taş olduğunu söyledi. Ardından teklifini yaptı; 
    Bu kıymetli bir incidir. İsterseniz size inciyi taşıyan balık ağırlığında altın verebilirim’ dedi. 
    Razı oldu.
    Kocaman bir altın külçeyi almıştı. 
    Adam zengin olmuştu. Yokluğu da artık kapıdan kovmuşlardı.
    Geriye dönüp de kapıdan çıkacakları sırada eşikte beliren bir adam seslendi? 
    “Lütfen balığımı bana geri verin. Ben yaptığım alış-verişten pişman oldum!” 
    Adam düşünmeye başladı. Balığın sahibi peşlerinden gelmiş, verdiğini geri istiyordu. Adam cevap verdi, 
    “Balık yok, ama karnından çıkan var. İstersen vereyim” dedi.
    Gelen hemen razı oldu. Elindeki külçe altını uzatarak, buyur al! Deyince geriye çekilen adam, şöyle cevap verdi. 
    Balık sana helal olsun, karnındaki inciyle birlikte.
    Ben bir meleğim, seni imtihan için geldim. Müjde! İmtihanı kazandın.
    Yoksul adamın borcunu vermen, Allah’ın sana böyle ikramına sebep oldun! 
    Bir de baktılar ki, adamın yerinde yeller esmiş, kimsecikler yok ortada.
    Unutmayınız; Bakın bir Hadis-i Şerifte “Allah daralan kula yardım eder, kulda daralan kardeşine yardım ettiği takdirde!”
    Cumanız Mübarek  Kazancınız bol olsun . Kalın sağlıcakla.