Türkçemiz dünyada en yaygın konuşulan 5 dil arasında yer alıp, zengin kelime kapasitesiyle en güzel dillerden birisidir.
Konuşulduğu geniş ve yaygın coğrafyada değişik şive, ağız ve anlamlarıyla farklılıklar gösterse de her şekliyle akıcı ve anlaşılır özelliğini korumaktadır.
Güzel Yozgatımızdaki konuşulan Türkçemiz ise bambaşka şivelere bürünmekte, a, o, u, ı gibi kalın ünlüler daha yaygın kullanılmaktadır. K’ler G’ye, N’ler ise buğulu N’ye dönmektedir. Hele de kaynaştırmalarımız ise daha da bir bambaşkadır. Örneğin “Kulak asma” ifadesini “gulaasma” diye ifade eder, “Komşuluk” kelimesini “Gonşuluh” gibi söyleriz.
Ankara’da ikamet ettiğim mahallemizdeki komşumuz olan Siyah köylü Gümüş teyze aile dostumuzdur.
Bizleri yalnız bırakmayan orijinal şivemizi sansürsüz konuşan, temiz kalpli, yardımsever ve cömert bir komşumuzdur.
Çocuklarım ve eşim Gümüş teyzeden Yozgat şivemizi özlemle dinler, memleket hasretimizi köreltiriz. Yine bir iş dönüşü bizim evde bulduğum Gümüş teyzeye hoş geldiniz dediğimde bana serzenişte bulundu.
-Sen niye bize gelmiyon, öyle biz mi geleciğik lifadağ..
-O nasıl laf Gümüş hala elbette biz de geleceğiz sizlere, sen bizim büyüğümüzsün.
-Get sıracalı öyle diyon heç gelmiyon..
-Teessüf ederim Gümüş hala, sen başımızın tacısın..
Gümüş halada durgun, kızgın, ve huzursuz bir hal oluştu. Hiç konuşmadı. Yerinden hızla kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Bizim hanım ve çocuklarda şaşırmıştı. Kızgın bir şekilde evi terk ediyordu. Hışımla bana döndü ve
-Bana bah.. o ne ediyosan bizim uşahlarda sana etsin emi.. diyerek kapıyı çarptı ve gitti.
Belli ki benim teessüf ederim lafını küfür olarak algılamıştı. Gülmekten hiçbir ifade veremedik. Biz güldükçe o sinirleniyordu. Komşularım ve biz  beş gün ifade verdik, teessüf ederim sözünün kötü bir söz olmadığına..
Şimdi Gümüş hala kapıyı çarpıp gitmekle ne kadar haklı olduğunu anladım.
Doğal, sıcak, samimi ve özden konuşulan Yozgat şivesi varken abuk sabuk yabancı yerli anlaşılması zor kelimeleri nerden buluruz.