ÖFKE bir tepki davranışıdır. Zaman zaman herkesin başvurduğu bir yoldur bu. Ancak kontrol altına alınmadığında insanın başına çok büyük dertler açar. Gotthold Ephraim Lessing’in deyişiyle, "Öfke gelince akıl uçup gider." Dolayısıyla insan sağlıklı düşünemez, ne yaptığını bilmez olur.

Sosyal medyada, gazete, radyo ve televizyonlarda öfke nedeniyle oluşan pek çok olaya rastlıyoruz. Kimi zaman incir çekirdeğini doldurmayan nedenler yüzünden insanlar birbirlerine giriyorlar. “Bana niye öyle baktın?” deyip karşısındakine tekme tokat saldıranlar, yol verme nedeniyle birbirlerinin üstüne çullananlar, çocukların kavgasını aile kavgasına çevirip birbirlerinin kafasını, gözünü patlatanlar, sıra yüzünden birbirleriyle güreşe tutuşanlar, karşısındakini uyardığı için hastanelik edilenler, tartışırken birden kendinden geçip karşısındakinin üstüne yürüyenler, daha neler neler…

Öfkeye neden olan çeşitli durumlar vardır. Bunların başında ”bilgisizlik” gelir. Karşısındakinin düşünceleri karşısında kendilerini ezik hissedenler, hemen öfkelenip kaba güce başvururlar. Çünkü düşüncelerini sözle savunacak güçten yoksundurlar.

Öfke “hoşgörüsüzlük”le doğru orantılıdır. Hoşgörüsüzler, herkesin kendileri gibi düşünmelerini isterler. Farklı düşüncelere sıcak bakmazlar. Bazen bunu öyle ileri düzeye taşırlar ki sonuç kavgadır.

Öfke “sevgi”yle uyuşmaz. Nefretle beslenip güçlenir ve kontrolden çıkar.  

Öfkeli olduğu görülen biriyle tartışmaktan kaçınmak gerekir. Öfke virüs gibi hızla yayılır, çığ gibi büyür ve sel gibi akar. Sonra da önüne ne gelirse silip süpürür. Öfkeyi durdurmanın en etkili yolu susmaktan geçer. Thomas Cariyle diyor ki:  “Öfkeli bir adamı susturmak istiyorsanız, önce siz susunuz.” Yoksa daha büyük felaketlerle karşılaşılabilir. Öfke yalnızca bağırıp çağırmakla kalmıyor ki… Davranışlar kontrolden çıkınca yumruklar konuşmaya başlıyor; o da yetmeyince bıçaklar, silahlar çekiliyor. Sonuç acı ve hüsran. Goethe’nin de dediği gibi, “Deniz ne kadar dalgalı olursa olsun sonunda durulacaktır.” Çünkü öfke anlık bir duygudur. Saman alevi gibi birden parlar, yangına karşı körükle gidilmediğinde de duruluverir. Öfkeli birine karşı dingin olunması bu açıdan çok önemlidir.

Unutmayalım ki, “Öfke gelir, göz kararır; öfke gider, yüz kızarır.” Gözü kararan insan, kendini kontrol edemediği için akıl almaz davranışlar sergiler. Bundan hem karşısındakiler hem de kendi zarar görür. “Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini” unutmayarak öfkemizi dizginlemeyi bilmeliyiz.
Mevlana, “Öfke rüzgâr gibidir, bir süre sonra diner; ama birçok dal kırılmıştır bile.” diyor.  İşte önemli olan, o dal kırılmadan öfke denilen kara belayı alt etmektir.