TÜRKİYE'nin tam ortasında yer alan Yozgat’ın makus kaderini değiştirebilmesi için birden fazla adımlar atıldı, ama sonuçsuz. Hani derler ya, ‘Leyleğin ömrü laklak ile geçer’ diye, bizimkisi de öyle. Konuştuk, konuşuyoruz, hep konuşacağız. Tüm konuşulanlar buhar olup uçtu, maziden bir anı olarak benliğimizdeki yerini aldı. İşte zihnimizin bir köşesinde kalan, ama hiç bir zaman anımsamadığımız toplantılardan birisi de takvim yaprakları  2008 yılının Ocak ayının ilk haftasını gösterdiğinde gerçekleştirildi. Yozgat Valiliğince organize edilen toplantıda, ilin mevcut ekonomik yapısı, kaynakları, yapılabilecek yatırımlar, yatırımcının ili tercih edebilmesi için yapılması gereken çalışmalar masaya yatırıldı.
Yozgat Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi salonunda gerçekleştirilen toplantı da kimler yoktu ki: Dönemin Gümrük Müsteşarı Dr. Mehmet Emin Zararsız, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alparslan Kokmaz, Türkiye Jeotermal Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu konuşmacı olarak katıldı. Yozgat Valisi Amir Çiçek, Belediye Başkanı Yusuf Başer, Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnci Varinli, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve yatırımcıların hazır bulunduğu toplantıda, konuşmacılar, katılımcıları çeşitli konularda bilgilendirdi.
HELVA VAR USTA YOK!
Toplantının açılış konuşmasını yapan Vali Amir Çiçek, Yozgat'ta her şeyin bulunduğunu belirterek, ''Helvamızın tüm malzemesi var ama helvayı yapacak ustamız eksik. Bu ustaları bulmak, bu ustalara da ustalık yaptıracakları bulmak durumundayız'' dedi. Vali Çiçek, toplantının Yozgat'ın kaynaklarının ve cazibesinin ortaya konulup, yatırımcıların Yozgat'ı tercih edebilmesi, mevcut yatırımların daha iyi noktalara gelebilmesi için yapılması gereken çalışmaların belirlenmesi amacıyla organize edildiğini kaydetti.
Gümrük Müsteşarı Dr. Mehmet Emin Zararsız, şehirlerin dünya pazarlarıyla rekabet edebilmesi için bir ürününü ön plana çıkartması gerektiğini söyledi. Zararsız, ''Piyasaya arz edebilecek bir malı ortaya çıkartamıyorsanız, ne yaparsanız yapın başarı elde etmeniz mümkün değil. Ülkemizin her alanda potansiyelini ortaya koymamız, hem de bu potansiyeli güzel görünür hale getirmemiz gerekmektedir'' diye konuştu.
İSTİKRAR YAKALANDI
Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alparslan Kokmaz, Türkiye'de istikrarın yakalandığını, bunun da yerli ve yabancı yatırımcı açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Kokmaz, Türkiye'de, 2006 senesinde Yatırım Destek Tanıtım Ajansı'nın kurulduğunu da hatırlatarak, ''Türkiye, bundan böyle dünyada doğrudan yabancı akışından payını almak durumunda ve alacak, nitekim almaya da başladı. 1992 ile 2002 senesi arasında Türkiye'nin çektiği toplam doğrudan yabancı yatırım miktarı ortalama 1 milyar dolardı. Bunun öncesine baktığınız zaman rakamlar çok daha komik olmaya başlıyor'' dedi.
Kokmaz, doğrudan yabancı yatırımı sıcak paradan hemen ayıran bir unsur un bulunduğunu, sıcak para borsaya girip çıkan para olduğunu, bizim bununla ilgilenmediğimize vurgu yaptı. Korkmaz, ''Bizim ilgilendiğimiz yatırımlar, orta ve uzun vadede kalıcı stratejik bakım ve istihtam getiren yatırımlardır. Doğrudan yabancı yatırımın dünyadaki seyri 1975 yılında dünya etrafında seyir halinde olan, yani A ülkesinden B ülkesine yatırıma geçen doğrudan yabancı yatırım miktarı 28 milyar dolar idi. 1985 senesinde bu rakam 60 milyar dolara tekamül etti, 1995 senesinde 340 milyar dolara, 2005 senesinde 940 milyar dolara, 2006'da 1.2 trilyon dolara çıktı. Diğer bir tabir ile A ülkesinden kalkıp da B ülkeye yatırım yapan büyük miktarda yatırımcılar artık bu küremizin etrafında hareket halindeler. Büyük piyasa var, büyük yatırım imkanları var, bizde bunlardan payımızı alalım. Dünyada şuanda BM'de 200 civarında ülke var bunlardan 195 adet Ulusal Yatırım Promosyon Ajansı var. Dünyada, bunların en eskisi 1958 senesinde kurulmuş olan İrlan'da ajansı vardır. 1968-69'larda kurulan İsviçre Yatırım Promosyon Ajansı vardır. Gelişmiş ülkeler dünyadan yatırım çekebilmek için soyunmuşlar, kolları sıvamışlar, dünyada bu yatırımlar peşinde koşup (ey yatırımcı, sen gel benim ülkemde katma değerini koy) demişler. Biz 2006 senesinde işe başladık, zararın neresinden dönersek kar'' ifadelerini kullandı.
JEOTERMAL KAYNAKLAR
Türkiye Jeotermal Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu, Türkiye'nin zengin jeotermal kaynaklarının bulunduğunu, bu kaynakların bir bölümünün de Yozgat'ta yer aldığını belirtti. Jeotermalin, sıcak su akımı olan gazlar ve mineralleri taşıyan bir yer altı kaynağı olduğunu hatırlatan Mertoğlu, ''Jeotermal ile elektrik üretiyoruz, ısıtma yapıyoruz, ev ısıtıyoruz, sera yapıyoruz, kaplıcaları ısıtıyoruz, endüstrinin ihtiyacı olan enerjiyi sıcak suyu karşılıyoruz, termal sağlıkta kullanıyoruz, hidrojen üretiyoruz. Şuanda İzlanda, Japonya Jeotermal ile hidrojen üretiyor ve arabalarını hidrojenle kullanıyorlar, jeotermal hidrojen dolum istasyonları bile var, petrolün yerine geçiyor. Balık yetiştiriyoruz, balıklar uygun kimyasallar yolu ile yüzde 40-50 daha çabuk büyüyor. Sera ısıtıyoruz, iyi ısıtıyoruz, daha yüksek ısıtıyoruz, daha ekonomik ısıtıyoruz, fotosentez yaparak büyümeyi yüzde 30-40 arıttırıyoruz. Organik tarımı sağlayarak hormon kullanmıyoruz ve ayrıca jeotermal ile soğutma yapıyoruz, kaplıcaları, otelleri, tesisleri, evleri, binaları jeotermal ile soğutuyoruz. Yani elektrik yerine geçiyor ve ayrıca bunun yanında entegrasyonunu da yapıyoruz, elektrikli ısıtma, soğutma kaplıcasında kullanıyoruz, Lityum kronir üretiminde kullanıyoruz'' şeklinde konuştu.
Mertoğlu, Türkiye'nin 2013 vizyonunun bulunduğunu da ifade ederek, ''Bu vizyonda, Türkiye'deki jeotermal kaynakların kullanılabilirliğini artırarak, ülke ekonomisine çok büyük girdiler sağlayacağız. Bu konuda ciddi çalışmalar yapılmaktadır'' uyarısında bulundu. 
Daha sonra Yozgat'taki mevcut durum, kaynaklar ve yatırımların durumları sinevizyon gösterisiyle ortaya konuldu. Aradan 11 yılı aşkın bir süre geçti. Başta söylediğim gibi, ‘Leyleğin ömrü’ gibi bizimde ömrümüz ‘Laklak’ gelip, geçti. Yer altındaki su kaynaklarımız yer üstüne çıkartıldı. Üç bölgede sera tesisleri kurulmaktan öteye gitti mi?..