İLERİ gazetesinin yabancısı değilim. Dizgisinden basımına, hatta bulmacısının hazırlanmasına kadar hemen her aşamasında bulundum. Gazetenin ilk baskısı yapılmaya başlandığında düzeltmeleri yaparken mürekkep kokusuyla, habercilik zevki birbirine karışır. Bakarsınız o yürek sizi İLERİ’ye taşımış ve gazetemiz İLERİ de 50. yılına girmiş.
Biliyorum Salim Taşçı ağabeyim kadar yazamam. Çünkü o da bir dönem gazete yayımladığı için zorluklarını da, bunların önündeki engelleri de çok iyi bilir. Türkiye’de gazeteleri ayakta tutmak zordur. Hele yerel basında bunun zorlukları daha fazladır. Bir de matbaa işleriniz yoksa gazete külliyen zarardır. Bağımsız, muhalif bir habercilik çizgisindeyseniz daha çok yanmışınızdır. 
Gazeteciliğe Yerköy ilçesinde Nazım Kayhan ağabeyin haftada iki gün yayımladığı Yerköy gazetesinde başladım. İlk haberim, ilk imzam Yerköy gazetesinde yayımlandı. Yazdıklarım birilerini rahatsız etse de Nazım abi “yazma” demedi. Gazeteciliği sevdimse, bu meslekten kopamayacağımı anladımsa işte o günlerde yaşadıklarımdandır.
İLERİ gazetesi ile tanışmam da, Aslan Karadeli ağabeyin “vasıflı gazete çıkartmak istiyorum. Ancak bunu senle birlikte yaparız” demesiyle başladı. Kendimi bir anda Türkiye’nin en büyük gazetecisi sandım. “Yaparız” dedim. Yerköy’den Yozgat’a geldim.  Resmi ilan alabilmek için gazetenin belli koşulları yerine getirmesi gerekiyordu. Yerel haberler ağırlıklı olacak, gazete günlük olarak yayımlanacaktı. Ancak, o günün koşullarında günlük gazete çıkartmak öyle kolay değildi.
Kurşun harfleri kutularından alıp tek tek sözcüğü dönüştürmek gerekiyordu. Dizgiciler bunu öyle hızlı yaparlardı ki o an hangi harfi kutudan aldığını göremezdiniz. Bir bakardınız sizin yazdığınız haber dizilmiş. Sıra bunları ölçülerine göre yerleştirmeye gelirdi. Onu da hiçbir alt yapımız olmadan açıkçası “kafamıza” göre yerleştirirdik.
Tek bir fotoğraf olurdu
Haberi gösteren fotoğraftır. Ama gelin görün ki  Yozgat’ta böyle bir olanağın olmadığı gibi  1975’li yıllarda diğer illerdeki meslektaşlarımızın da durumu aynıydı. Gazetede genelde birkaç fotoğraf bulunurdu. Bunlara da “klişe” deniliyordu. En önemlisi de ilimizin valisinin, belediye başkanının vesikalık fotoğraflarıydı. Artık aynı fotoğrafı basa basa bunlar yıpranır, onları tanımak bile mümkün olmazdı.
Bir fotoğrafın klişesini yaptırmak için Ankara’ya gidilmesi gerekirdi.  Fotoğraf olmayınca sayfaları yerel haberle doldurmak da kolay olmuyordu. Elimizde bulunan birkaç fotoğrafı yayımlıyorduk. Hiç unutamam pancar üreticilerinin fotoğrafı vardı. Her çiftçi haberlerinin vazgeçilmez fotoğrafı oydu. Çünkü elimizde ikinci bir klişe yoktu.
Asıl teşekkürümüz size
Basın sektörü öyle hızlı değişim ve gelişime uğradı ki ancak içinde olunca daha iyi anlaşılıyor. Bugün “kumpas” ne diye sorsam, aklınıza son yıllardaki bazı davalarda yaşananlar gelir. Oysa kumpas, az önce anlattığım harfleri kelimelere dönüştürürken onların içine konulduğu aletti. 
Yozgat’ın özgür gazetesi İLERİ, sevgili kardeşim Mükremin Kayhan’ın zamanında teknolojiyi getirmesiyle, saygın gazetecilerle çalışmasıyla gazetemizi 50. yılına taşıdı. Yozgat’ta böyle bir gazetenin çıkması şanstır. 
İLERİ gazetesi yıllardır masamdadır. Bir dönem emek verdiğim İLERİ gazetesini 50. yılına ulaştıran sevgili mükremin Kayhan’a, gazeteci bir aileden geldikleri için dede mesleğini sürdüren Yasin ve Erhan Kayhan’a, gazetenin yılmayanı, yorulmayanı ve meslek aşkını başarıyla sürdüren Yazıişleri Müdürü Tarık Yılmaz’a, Sayfa Editörü İhsan Çelikkaya’ya, İLERİ’yi teknolojiyle buluşturan Mustafa Teker’e, bu gazetenin her aşamasında görev yapanları da kutluyorum. Gazeteyi yaşatan, bugünlere gelmesinde etkili olan esas siz okuyuculara da teşekkürlerimi sunuyorum. Var olun, sağ olun.