Mülkiyet hakkı kutsaldır köylerde… Alın teri vardır, göz nuru vardır her birikimde. Onun talan edilmesi, ona göz konulması onursuzluktur. Ahlaksızlıktır. Hasta haliyle çapaladığı, suladığı bostanlığını, tarlasını; zor şartlarda sürdürdüğü herki, pulluğu, kimsesiz haliyle kaldırdığı harmanında, hasatında bir kahır vardır, bir hayal kırıklığı bir zavallılık vardır. İşte bu yüzden herkes çocuklarını kimsenin malına, canına, tarlasına,, hayvanına, evine zarar verme diye sıkı sıya uyarır, katı kurallar koyar ve onurlu olmaya yönlendirir. Bu yüzden köyde büyüyen bir çocuk mülkiyet hakkına daha duyarlı, daha sadakatlidir.
Büyük şehirlerde hastane, banka, elektrik, su faturaları ödeme vs. gibi kuyruklarda, beklerken bakıyorum yer kavgaları oluyor. Kavga edenler bir iki sıra öne geçiyor ama sırasını kaybeden genelde benim gibi köylüler olup arkalara sarkıyor. Ses çıkmıyor, stres karşısında pusuyor, önüne geçene seslenemiyor, azara cevap veremiyor, zavallı ve saygılı bir konuma bürünüp kalıyor. İşte bu insanlar diğer insanlarla yardımlaşmayı, paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı, büyük küçük edebini, konu komşu hakkını çok asil ve sadakatli uyguluyorlar. Avrupai kültür dediğimiz yalnızlık kültürü ise şehirlerimizden başlayarak hızla yayılmakta, köy kültürünü de tehdit etmektedir.
Hizmet eden kişinin insanların en yücesi olduğu Peygamber Efendimizin hadisleriyle de sabittir. Hizmet eden kişi karşılık beklemediği zaman hizmet, hizmet olur.
Karşılık beklenilerek yapılan hizmet ise çalışmaktır, iştir. Köy odalarında büyüklere su vermek, soba yakmak, sobaya odun atmak, büyüklerin direktiflerini yerine getirmek için saatlerce çocuklar amade dururdu. Emrin isabet ettiği çocuk bir büyüğün aferinini alacağım diye gururlanır, manevi bir huzura bürünürdü. Şimdi bir çocuğa bir iş buyurmak cesaretini hangi büyük taşır ve hangi çocuk emre itaat eder merak ediyorum.
Yaşadığımız çağda saygı ve itaat kuramlarının azalması köylerimizde yaşadığımız törelerimiz ve geleneklerimizin gelecek nesillere anlatımı ile mümkün olur mu bilmiyorum ama en iyi ahlak kuramlarının o kültürde mevcut olduğu bir gerçekti. Saygı destekli itaat ve sadakat ise terbiyenin, toplumsal düzenin, kardeşçe yaşamanın harcı olacaktır.