Mağlum mevsim kış olunca üzerinize afiyet, hastalıklardan da bir türlü kurtulamıyorsunuz. Yaşamım içerisinde rahatsızlanıp, bir günden fazla dört duvar arasından çıkmadığım başka bir günü hatırlamıyorum. Bu ilk oldu, ikincisi olmaz umudunu taşıyorum.
Her şeyin başı sağlık ama elimizde olmayan nedenlerden dolayı bırakınız evden dışarı çıkmayı, burnumuzu bile camdan dışarıya çıkartamadığımız anlarımız, günlerimiz oluyor. İşte bu anların ilk günlerinde yorgana sıkıca sarılıp, uyuma isteğinize rahatsızlığınız izin verdiği süreler içerisinde uyum sağlıyor olmanızdan mutlu oluyorsunuz. Ama fazla yatmaktan yağrınız başlayan ağrılardan kurtulabilme adına ayağa kalkıp, oda içerisinde volta atmaktan başka yapacak bir şey bulamıyorsunuz.
Kendimi iyi hissetmeye başladığımda odanın içerisinde volta atmaktan usanıp, zamanı değerlendirebilmek adına odamızın başköşe misafirine başvuruda bulundum. Yerellerle birlikte 200 civarında kanalın bulunduğu evmizin başköşe misafirinde farklı bir durum yok. Hepsi hemen hemen aynı telden çalıyor. Yerel yayın kanallar gözlerinizin içerisine ''Bunu al, onu almazsan bunu al da al'' demekten kendilerini alamıyorlar.
Zaptingleyerek akşamı zor ettim. Ulusal kanalların ana haber bültenlerine ulaştım. Haberleri dinledikçe içim karardı, kendimi rüyada gibi hissetmeye başladım, ''Burası benim ülkem olamaz'' demekten kendimi alamadım.
TBMM'deki küfürleşme haberiyle başlayan Ana Haber Bültenleri, sonrasıda ''Ergonokon, Balyoz, Oda Tv'' davalarının ardından cezaevinden salıverilen meslekdaşımız Mustafa Balbay'a yönelip, onun üzerinden ve devamında da diğer tutuklu milletvekilleriyle ilgili haberleri ekrana taşıdılar. Siyasi parti liderlerinin birbirlerine yönelik sallamaları bu kez kısa süreli geçti ama meclisteki hararet Çankaya'nın buzunu mutlak eritmiştir. Özellikle kabinen iki numaralı isimlerinin konuşmaları ortamı germeye yetti.
Sonrasında ise kar, kış, kaza haberleri gündeme taşındı. Her zaman olduğu gibi Ankara'nın Doğu'sunda her şey normalmiş gibi, bir iki kıytırık görüntü, varsa ölümlü trafik kazası ekrana ikişer saniye taşındı. İstanbul ve Ankara trafiğinde yaşanılanlar, yaşanmaması için alınması gereken önlemler silselesiyle haber saati yaklaşık 1,5 saatlik sürede tamamlandı.
Bu esnada uyuya kalmışım. Kurtlar Vadisi isimli dizinin müzik sesiyle uyandım. Sesler sanki beynimin içerisinde ötüşüyordu.  Uzandığım kanepeden ev ahalisinin desteği ile doğruldum, elimi yüzümü yıkadım, boşalan miğdemi yatıştırınca biraz rahatlar gibi oldum. Ahaliye yarı yatarak eşlik etmeye çalışırken, televizyon ana haber bültenlerinde gördüklerimin, duyduklarımın bilinçaltıma yerleşmesinden kaynaklanmış olabileceğini de düşünmekten edemedim. Duruma doğrulatmak üzere sosyal medyaya başvurdum. Orada da durum aynı...
Ve... ''Burası benim ülkem olamaz'' demekten kendimi alamadım. Bu gerçekler karşısında hepimiz oturup düşünmek zorundayız, bu ülke nereye gidiyor?...