Geçtiğimiz günlerde gribal  bir enfeksiyon şüphesiyle hastaneye gittim. Sağlık işte. Neren rahatsızsa canın orda. Baş ağrısı, halsizlik ve iştahsızlık oldukça huzursuzluk veriyordu.
Acil servisten içeri girdiğimde oğlu ameliyat olmuş bir babanın uykusuz ve yorgun dolaştığını, sancısı dindirilmemiş bir hastanın acı bağrışmaları, Anadolu’muzun herhangi bir yerinden gelmiş parasız, hazırlıksız, kimsesiz hastalar ve yakınlarını, kanamalı olanları, böbrek acısı çekenleri, kıvrananları, ağlayanları gördüm. Kendimden utandım. Tedavi olmaktan vazgeçtim ve sevk belgemi işleme koydurmadım. Halime şükrettim, zavallılara dua ettim. Tesadüfi bir sohbet esnasında tanıştığım, Konya’dan 5 yaşlarındaki torununu hastaneye getirmiş ve yatacak yeri olmayan bir amcayı misafir ederek eve geldim.
Hani derler ya.. Sağlığınızın kıymetini bilmek için arada bir hastaneye, yaşamın kıymetini bilmek için de arada bir mezarlığa uğra diye.. Ne kadar doğru bir söz.
Sağlığı sıhhati yerinde olup ta  hastane sıralarında şarlatanlık yapıp ön sıraları gasp eden uyanıklara, bir yakını vasıtasıyla torpil yapıp dışarıda o sancılı hastaları ve yakınlarını ızdırap içinde bekletenleri, ilaç firmalarından tanıtım amacıyla gelip doktoru oyalayanları falan düşündüm de gerçekten ne kadar ayıp.
Düşünsenize çocuğunuz yanınızda acı çekiyor, içeridekiler birbirini ağırlıyor veya ağırlanmak zorunda bırakılıyor.
Bir kimsenin acısına şifa olmak çok kutsal bir görevdir. Doktorlarımızın ne kadar fedakar hizmet verdiğini, şefkat gösterdiğini biliyorum. Arada bir de istisnalar olmasa..
Cenab-ı Allah kimseye dert vermesin. Sağlığımızın sıhhatimizin değerini bilelim. Onurlu ve edepli Türk ahlakıyla donanımlı nesillerimizle kimsenin hakkına, sırasına, rızasız saldırıda bulunmayalım. Yaşayan her insanın, her canlının tüm dertlerinin şifa bulması dileklerimle hepinize sağlık, sıhhat ve afiyet dilerim.