Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Ertuğrul Özkük’ün sözde Kürt sorununu konu alan yazısında ezilen Türkler örneğine Yozgat’ı örnek vermesinin ardından Takvim Gazetesi Yazarı Emin Pazarcı da benzer bir konuda Yozgat için ‘Pozitif ayrımcılık’ istedi.

            Sözde Kürt sorunu söylemi ile başlayan ayrışma giderek ‘Türk sorunu’ söylemini de doğurmaya başladı. Yüz yıllardır kardeşçe yaşayan insanları sorunlarla ayrıştırma gibi tehlikeli bir oyun oynayan bazı çevrelerin ardından, köşe yazarları da Türk sorunu söylemi ile büyük bir ateşin fitilini ateşlemek üzereler.

ÖZKÖK KİM TÜRK SORUNU KİM?

            Hürriyet Gazetesi’nin tanınmış köşe yazarı Ertuğrul Özkök, geçtiğimiz hafta “Yozgatlı gariban ne olacak” başlıklı yazısında, sözde Kürt sorununa işaret etmiş, aslında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde böyle bir sorunun olmadığını, Kürtlerin asıl büyük şehirlerde sorun yaşadığını dile getirmişti. Özkök, Doğu’daki Kürt sorununa Ankara’nın hemen burnunun dibindeki geri kalmışlığını göstererek Yozgat’ta yaşayanların da Türk sorunu yaşadıklarını dile getirme gibi bir hakka sahip olduklarını söylemişti.

            Sözde Kürt sorununa bu güne kadar yazıları, yorumları ve fikirleri ile çanak tutan, bu günkü haline gelmesinde emeği olan Özkök’ün bir anda sözde Türk sorununu gündeme getirmesi bunu da Yozgat örneği ile gündeme taşıması kamuoyu tarafından manidar bulunmuştu.

PAZARCI’DAN DİKKATE MANİDAR BİR YAZI

            Fakat Özkök’ün yazısından hemen bir hafta sonra Takvim Gazetesi Köşe Yazarı Emin Pazarcı da ‘İşte ırkçılık ve bölücük” başlıklı yazısında sözde Kürt sorununu ‘Türk sorunu’ söylemi ile gündeme taşıdı.

            Kürtlerin yoğun olduğu illerde vergi ödenmesin, çocuklar üniversiteye sorgusuz sualsiz girsin şeklinde gelen taleplerin aslında ırkçılık olduğunu dile getiren Pazarcı, Başkent Ankara’nın hemen yanı başındaki Yozgat gibi illerde insanların toprak damlı evlerde yaşayacak kadar fakir olduğunu belirterek; “…Yozgat gibi illerde de durum farksız... "Pozitif ayrımcılık" yapılacaksa onların da hakları. Hakları, ama kimse onları görmüyor.Çünkü, onlar her fırsatta devlete sövmüyorlar, bağırıp çağırmıyorlar!” şeklinde ifadeler kullandı.

            Sözde “Kürt Sorunu” karşısında “Türk Sorunu” söylemlerinin topluma yön veren gazeteciler, basın erbapları tarafından da gündem getirilmesi ciddi bir tehlikenin de fitilini ateşler gibi.

EMİN PAZARCI’NIN YAZISI

            Takvim Gazetesi Yazarı Emin Pazarcı’nın 13 Ağustos 2011 tarihli köşe yazısının tam metni şöyle:

            “İşte ırkçılık ve bölücülük

            Hayretler içinde kalmamak elde değil.

            Densizliğin sınır tanımadığı ülkemizde sonunda "Kürt sorununu çözmek" için yeni bir zihni sinir projesi daha ortaya atıldı:

            - Kürtlerin yoğun olduğu iller vergi ödemesin. Gençleri de üniversiteye hiçbir çaba göstermeden havadan girsin...

            Bunu da dillendirenler kimler, biliyor musunuz?

            Tanıyorsunuz, takip ediyorsunuz. Yıllardır "Eyvah, ırkçılık artıyor, bu büyük bir tehlike" diye bağıran isimler.

            Bu yaptıkları ise ırkçılığın daniskası!

            Mesela niye Çerkez, Karadenizli, Zaza, Türkmen, Yörük, Arap değil de Kürt? Ya da köken ayrımı gözetilmeksizin neden yoksul, dul, yetim, malül ve yaşlıdan söz edilmiyor da ille de "Kürt" diye diretiliyor? Niçin hiçbir ayırım gözetmeden insanların ekonomik ve sosyal durumları öne çıkarılmıyor da kökenleri üzerinden "pozitif ayrımcılık" talebinde bulunuluyor?

            Bu sorulara dünyanın her tarafında verilecek cevap belli: Bunun adı, açıktan açığa, göz göre göre ve de göstere göstere yapılan bir azınlık ırkçılığı.

            Hangi sözlüğe bakarsanız bakın, böyle bir eylemin karşısında "ırkçılık" ve "bölücülük" yazar.

            Üstüne üstlük işin bir de tahrik boyutu var...

            Böylesine abuk sabuk fikirler, değil Türkiye'de Patagonya'da bile kabul görmez. Hele hele köken ayrımının büyük bir ayıp ve suç sayıldığı uygar dünyada bunları söyleyenlere ağır tepkiler gösterilir.

            Demek ki, ortaya attıkları bu projenin uygulanabilirliği sıfır!

            Uygulanabilirliği yok, ama ulaştığı bazı kitlelerdeki yaptığı yan etkiler önemli. Siz, bir yandan "Belli kesimlerin vergi ödememek hakkıdır" diye yazılar yazacaksınız. Kitleleri sistemli bir şekilde tahrik edeceksiniz. Sonra da onlardan vatandaşlık görevlerini yapmalarını bekleyeceksiniz.

            Olacak iş değil.

            Bu yazılıp çizilenler hiçbir işe yaramaz.

            Sadece insanların devletle olan bağını iyice koparır. Vatandaşlık görevlerini yapmamayı kendilerine bir hak olarak görmeleri sonucunu doğurur.

***

            "Vergi ödenmesin" denilen yerlerdeki tablo da ortada:

            Doğu ve Güneydoğu'daki 26 ilde toplanan vergi, Türkiye'nin toplam vergi gelirinin sadece yüzde 3'ü kadar.

            Türkiye'nin en fazla kaçak elektrik kullanımı da o bölgelerde.

            Oralarda pek vergi ödeyen olmadığı gibi, devletin götürdüğü hizmetin karşılığını veren de yok gibi.

            Üstüne bir de "pozitif ayrımcılık" isteniyor.

            Zaten şu anda fiilen bu yapılıyor. Hem batı illerinden alınan vergiler yatırım için oraya gidiyor, hem de belli illerde kullanılan elektriğin bedelini başkaları ödüyor. Kimse de tepki gösterip, sesini çıkartmıyor.

            Bunun üzerine "daha" deniliyor...

            Adeta, bu ülkede yaşayan insanları isyan ettirip, birbirine düşürmek ister gibi!

***

            Doğu ve Güneydoğu'da geri kalmışlıktan söz ediliyor ki doğrudur.

            Ancak, Türkiye fotoğrafının bir başka yüzü daha var. Bu ülkenin Başkenti Ankara'nın merkezine sadece 40-50 kilometre uzaklıkta bazı yerlerdeki görüntü oralardan çok daha kötü. İnsanlar toprak damlı evlerde yaşıyorlar, suları da yolları da yok. Çorum, Çankırı ve Yozgat gibi illerde de durum farksız... "Pozitif ayrımcılık" yapılacaksa onların da hakları.

            Hakları, ama kimse onları görmüyor.

            Çünkü, onlar her fırsatta devlete sövmüyorlar, bağırıp çağırmıyorlar!

            Sözün kısası...

            Biri de çıkıp, "Burası Türkiye Cumhuriyetidir" dese. Türkiye Cumhuriyeti'nde "Türklere pozitif ayrımcılık uygulanması gereğinden" söz etse. "Biz Türk'üz ve buna da hakkımız vardır" iddiasında bulunsa...

            Nasıl bir tepki verilmesi gerekiyorsa, Kürtlere "pozitif ayrımcılık" isteyene de aynı tepki verilmeli. Çünkü, ırkçılığın, bölücülüğün ve ayrımcılığın Türk'ü de

            Kürt'ü de Arap'ı da olmaz!

Editör: TE Bilişim