Büyüknefes Köyünün bir açık hava müzesinden farkı yok. Almanların ataları olan Galatların MÖ 2000 yılında başkenti olan Tavium Antik Kenti'nin kalıntılarının bulunduğu Büyüknefes Köyü'nde köylülerin kullandığı ev, ahır, kümes, avlu, musalla taşı, dibek ve çeşmeler tarihi eser niteliğinde. Tarihle iç içe yaşayan köylüler, pek çok önemli eseri farkında olmadan inşaatlarda, günlük hayatlarında kullanıyor.
Köylüler yıllardır köylerinde bulunan ve kullandıkları tarihi eserlerin açık hava müzesinde sergilenmesini isterken, yaklaşık 8 yıl Alman ve Avusturyalı arkeologlar tarafından yapılan yüzey araştırmasında belirlenen yerleşim bölgeleri SİT alanı olarak tespit edildi. Tarihi eserler toplanmaya başladı fakat, saklı tarih henüz toprak altında bulunuyor.



Bizans ve Roma medeniyetlerine ait eserlerin yoğunlukta olduğu Büyüknefes Köyü Muhtarı Mustafa Akyol, Büyüknefes Köyü’nün 1930 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü'nde görevli Alman Profesör Quart Bittel tarafından keşfedildiğini söyledi.
Akyol, 1997-2005 yılları arasında Büyüknefes'te yüzey araştırmasını yapan Prof. Dr. Karl Strobel ve Dr. Christoph Gerber, Bittel tarafından keşfedilen topraklarda Roma ve Bizans dönemi yerleşim merkezlerine rastlanıldığını belirtti.
Akyol, Tavium Antik Kent olarak tarihte yer bulan Büyüknefes Köyü’nde  Romalılardan Hititlere pek çok medeniyetin yaşadığını belirterek, şunları söyledi:



“Yozgat’a 30 kilometre, Boğazkale’ye de 20 kilometre uzaklıkta. Hem Boğazkale hem Yozgat hem de Hattuşaş’a giden yollar var. Köyde ayrıca iki tane tarihi kale var. Hititler yaşamış. Başkent ama Tavium Antik kenti başkenti milattan öce 3’üncü yüzyılda. Batının ecdadı burada yaşamış ve burası başkent. 20 tane ören var yıktık. Örenlerin sadece taşları çıkarılmış durumda. Sivas Anıtlar Kurulu karar verdi, açık hava müzesi olarak tespit edildi yapıldı her şey bitti duvarları çekilecek. Çevrede çok taş var onlarda toplanacak. 13 yıl yüzey araştırmasını Almanlar yapmışlar. Tamamen tamamladı fakat kazı bekleniyor” diye konuştu.



Köy bekçisi Mustafa Yılmaz da tarihi bir köyün bekçiliğini yapmanın büyük sorumluluklar gerektirdiğini söyledi.
‘Buralara kimseleri koymuyoruz, çok hassas davranıyoruz’ diyen Bekçi Yılmaz; “Sürekli ben buradayım burada oturuyorum gözüm gibi bakıyorum. Tarlalardan bir şey çıkmıyor sadece taş çıkıyor. Renkli taşlar çıkıyor. Önceden çıkıyordu çıkanlar var. Buralar bize emanet, biz elimizden geldiğince sahip çıkıyoruz” diye konuştu.


Editör: TE Bilişim