Ortadoğu'nun isyan ülkesi Libya'dan kaçan Türk işçilerden tüyler ürperten açıklama:

Libya'da Kaddafi hükümetine karşı başlatılan isyan tüm şiddetiyle devam ederken, iç savaşın yaşandığı ülkeden canını zor kurtaran Türk'lerin anlattıkları tüyler ürpertiyor. Yozgatlı işçiler, ellerinde kılıçlar, silahlar ve satırlarla şantiyeyi basan isyancılardan canlarını zor kurtardıklarını söylediler.

Ortadoğu'da Mısır'ın ardından Libya'da baş gösteren ve günlerdir kanlı bir şekilde devam eden isyanın ortasından gelen Yozgatlı İşçi Dursun Umut, yaşadığı tüyler ürperten olayları İleri Gazetesi ile paylaştı. “Ben ve arkadaşlarım Arap ülkelerine kesinlikle gitmeyeceğiz” diyen Umut, aç, susuz, can korkusuyla arazide yaşam mücadelesi verdiği günleri anlattı.

 “ABİ BİZ  ŞANTİYEYİ  BASACAĞIZ”

            Şantiyelerin yağmalanmasından önce Arapça konuşan şoförün yanına gelerek “Abi biz bu gün veya yarın bu şantiyeyi terk edin, biz burayı basacağız” dediğini, bunun üzerine 400 kişilik şantiye çalışanlarını uyardığını söyleyen Dursun Umut, Trabzonlu bir işçinin yaşamını yitirdiği olaylarda yağmacıların halk değil orada çalışan işçilerden oluştuğunu söyledi.

            Bir gün önceden kendisini uyaran Arap işçinin sözünü ciddiye alarak çalışma arkadaşlarını ve yöneticilerini uyarmasına rağmen hemen hareket edilmediğini söyleyen Umut; “Bu uyarı üzerine ben de onu ciddiye aldım, bir an önce bizi buradan uzaklaşın hatta siz de terk edin mümkünse dedim. Beni kaile almadılar. Ertesi gün saat 08:00'de bizim şantiyemizin basılacağı netleşti. Saat gece 01:00'de şantiyelerimizi bastılar. 400 kişi apar topar konteynırlarımızı boşalttık” dedi.

KELEŞLERLE,  KILIÇLARLA  ETRAFIMIZI  SARDILAR

            Gece yarısı gerçekleşen baskında etraflarını ellerinde silahlar, kılıçlar ve satırlarla isyancıların etraflarını sardığını söyleyen Umut, korku dolu dakikaları şöyle anlattı: “Dışarı çıktık, keleşlerle, kılıçlarla, satırlarla etrafımızı sardılar. Yalnız size bir şey yapmayacağız dediler. Bütünü iş makineleri ile araçların anahtarlarını istediler, aldı gittiler. Tırların üzerinde Türkiye'den gelen elektrik malzemeleri vardı. Onlarla birlikte iş makinelarını aldılar.

             Biz onları seyretmekten başka bir şey yapamadık, zaten elimizden bir şey gelmiyor. Sabaha kadar arazide kaldık. Bir kişi geldi artık yatın, sabah oldu artık gelen olmaz dedi. Biz konteynırlara, yataklarımıza girdik, yarım saat sonra bir başkaları geldi. Orada yağmalayanlar servis şoförleriydi.

            Benim anlamadığım şu var, yağmacılar çıktı 10 dakika sonra silahlı polis mi asker mi onlar girdi. Sanıyorum ki onlar anlaşmalı. Baktık artık bizi rehin alacaklar. Bavullarımızla yola düştük, şantiyeden kendimizi kurtardık” dedi.

AÇ, SUSUZ

KİLOMETRELERCE

YOL YÜRÜDÜK

            Dursun Umut, 400 işçinin kilometrelerce aç susuz yol yürümek zorunda kaldığını söyledi.

            Yolculuk sırasında da bazı grupların kendilerini çevirerek ellerindeki telefonlara varıncaya kadar aldığını söyleyen Umut, o anları şöyle anlattı: “Dönüş yolculuğunda havaalanında sıkıntı yaşadık, ekmek, yemek bulamadık, iki gün aç kaldık.

            Oradan 15-20 kilometre yürüdük, bazı arkadaşların telefonlarını aldılar, kılıçlarla saldırdılar. 400 kişi olduğumuz için biraz korktular, fazla yanaşamadılar. Az ileride yine bir grup önümüzü kesti. Onlar bize yardım ettiler. Orada dinlendik, su bulamadık. Bize gittiler meyve suyu, bisküvi getirdiler. Oradan bize 5-6 kamyon ayarladılar, o gece güvenli bölgede kalıp, daha sonra hava alanına gittik.

            Şantiyemiz Trablusgarp'a 180 kilometre uzaklıkta, Zindan'a yakın bölge. Burası tamamen Kaddafi karşıtı çok tehlikeli bir yerdi. Orada keskin nişancılar bir arkadaşımızı vurdular.”

Editör: TE Bilişim