BEYDER sohbetlerinde bu hafta Muharrem ayı münasebetiyle Kerbela olayı ve ülkemizde yapılan aşure etkinlikleri konuşuldu. 
Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Doç. Dr. Kıyasettin Koçoğlu, Kerbela vakasını özetleyerek başladığı sohbette Hz. Hüseyin’in şahadetinin Sünni, Alevi, Şii, Caferi bütün Müslümanlar için acı bir olay olduğunu, dolayısıyla Kerbela’nın ayrıştırıcı değil birleştirici bir “acı” olduğunu ifade etti. 
Sohbetin ikinci kısmında Iğdır’da yaşayan Caferilerin Aşure etkinlikleri slayt eşliğinde anlatıldı. Doç. Dr. Kıyasettin KOÇOĞLU, Iğdır’da çalışırken bu etkinlikleri yakından müşahede etme imkânı bulduğunu, muharrem ayında Kerbela mateminin nasıl tutulduğunu ve Aşure etkinliklerinin ne şekilde gerçekleştirildiği hususunda bir de çalışma yaptığını belirtti.
İlk aşure etkinliklerinin 10. asırda Abbasiler döneminde yapıldığı ve giderek özellikle Alevi- Caferi kültüründe önemli bir yer edindiğini ifade eden KOÇOĞLU, Caferiliğin bir matem kültürü olduğunu bu sebeple de muharrem ayının çok canlı bir şekilde anıldığını ifade etti.
Doç. Dr. Kıyasettin KOÇOĞLU sohbetin sonunda “Hz Ali, Hasan, Hüseyin efendilerimiz ve ehl-i beyt bizim canımızdır. Bizim toplumumuzda “Ali, Hasan, Hüseyin, Hasan Hüseyin” gibi isimler çok yaygındır; fakat Muaviye, Yezid gibi isimler ise yo denecek gibidir; hatta Ehl-i sünnet’in tarikat silsilesinin çoğu, fıkıh ve hadis geleneği Hz. Ali’ye dayandırılır, dedi. Duygusal bir havada geçen sohbet soru-cevap kısmıyla sona erdi.

Editör: TE Bilişim