YOZGAT merkeze bağlı Kavurgalı köyünden, ailenin tek erkek evladı 1309 doğumlu Ali oğlu Hüseyin, komutanının verdiği görev doğrultusunda yerleştiği İzmir’de dünyaya gelen çocuklarına verdiği vasiyetini, oğlu yerine getirmenin gururunu yaşadı. Gazetemiz yazarlarından araştırmacı-yazar Osman Karaca’nın ‘Her hayat bir destandı’ adlı kitabında, öyküsüne geniş yer verip, fotoğraflarını yayınladığı Hüseyin Çavuş’un oğlu Kenan Sedef, babasının vasiyetini yerine getirmek üzere Yozgat’a geldi. Osman Karaca’nın da desteği ile Yozgat’ta yaşayan akrabaları ile buluşup, tanışan Hüseyin Çavuş’un oğlu Kenan Sedef, Yozgat’a baba ocağına ilk kez geldiğini belirterek, ‘’Babamın Yozgatlı olduğunu biliyorduk ama kimlerden olduğunu, akrabalarının bulunup, bulunmadığını bilmiyorduk. Babam vefat ederken, bize ‘Benim dünya malında gözüm yok, Yozgat’ta neyim var neyim yoksa oradaki akrabalarıma bıraktım. Sizlere gelince, kıyamete kadar hür yaşayacağınız bir vatan bırakıyorum. Ben bu vatan toprağını kıyamete kadar korumak için şehit kardeşlerime ve komutanlarıma söz verim. Sizler ve sizlerden doğacak nesiller hem ülkenin hem de kabirlerimizin bekçilerisiniz. Kökümüz Yozgat Kavurgalı köyünde olsa da yurdumuz burasıdır. Gidin akrabalarınızla tanışın, görüşün’ diye vasiyette bulundu. Ben de vasiyetini yerine getirmek üzere geldim. Akrabalarımızı bulup, tanıştım. Giderken, babamın doğduğu evin bahçesinden bir avuç toprağı da yanımda götürüyorum, babamın mezarının üzerine serpeceğim’’ dedi.

Araştırmacı yazar Osman Karaca, aileni tek erkek evladı olan Hüseyin’in, acemi eğitiminden geçirildikten sonra Topçu Bataryasına sevk edildiğini, İzmir’den kağnılara yükledikleri cephane ve topları Çanakkale’ye götürüldüklerini, yaptığı araştırma sonucunda belgeleriyle ortaya koyduğunu söyledi. Karaca, Hüseyin Çavuş’un yaralanmasına rağmen silahını bırakmayıp, savaşta yer aldığını da aktardı. Karaca, ‘’Hüseyin Çavuş ve arkadaşları, Çanakkale’de savaş bitmiş olmasına rağmen İzmir, Mordoğan’daki birliğinin bulunduğu yer düşman işgalinde olduğundan kurtuluş savaşı bitene kadar Çanakkale de kalmışlardı. Aradan birkaç yıl geçmiş Çanakkale’de sular durulmuştu çarşıya bile çıkıyorlardı. Aradan yedi yıl geçmiş İzmir’den sevindirici haberler geliyordu. Kahraman Türk Ordusu Çanakkale’de kazanılan zaferden sonra Yunan belasından kurtulmayı başarmıştı. Gelen emir üzerine Topçu bataryasının dönüş hazırlıkları da başlamıştı. Köylerden kasabalardan mandalar, öküzler, atlar, kağnılar toplandı. Top, tüfek, cephane ne varsa kağnılara yüklenerek İzmir’e gitmek üzere yollara düştüler. 6 ay 10 günde Mordoğan’a ancak gelebildiler. Yıllardır süren savaşlar nihayet bitmişti. O mahşer yerinden hayatta kalabilen az sayıda şanslı askerler için teskere alma vakti gelmişti’’ diye konuştu.

Karaca, birlik komutanının teskere alan askerlere hitaben, içtimada yaptığı konuşmasını ise şöyle aktardı: ‘’Değerli cephe arkadaşlarım; Türk milleti olarak çok acılar yaşadık, çok canlar kaybettik, ne var ki namusumuzu, Türklük onurumuzu, her şeyden önemlisi Hürriyetimizi korumayı başardık. Biliyorum ki birçoğunuz Anadolu’dan buralara geldiniz, hepinizin de geride bıraktığı Aileleri, sevdikleri var. Ancak benim size nasihatim şudur. Burası da bizim vatanımızın toprağı, buralarda sizin gibi Anadolu yiğitlerine ihtiyacımız var. Benzer olayların tekerrür etmemesi, geleceğimizin tehlikeye düşmemesi için buralardaki hanım kardeşlerimizle evlenin ve buralarda yurt edinip kalın. İsteyenler istedikleri yere gitmekte serbesttirler. Bakın hemen şu tepenin yamacındaki Hacılar köyünden 40 kişi askere gitmiş hiç biri dönmemiştir. Bu hanım kardeşlerim sizlerle aynı cephede savaşarak şehit düşen arkadaşlarınızın emanetidir. Bende komutanınız olarak üzerime düşeni vazifeyi yapacağıma söz veriyorum.’’ 

Bu konuşmanın ardından askerlerin komutan tarafından terhis belgelerinin dağıtıldığını aktaran Karaca, ‘’Kışladan dışarı çıkan asker kafesten salıverilmiş kanarya misali nereye gideceğini, nasıl gideceğini bilemez bir haldeydi. Terhis olanların arasında Yozgatlı iki hemşerisi daha vardı. Bunlar Ethem Çavuş Sarıkaya ilçesinden, Mustafa Onbaşı da Şefaatli Dedeli köyü Bozok (Yozgat) doğumlulardı. Mordoğan ve çevre köylerden gelen halk, askere gönüllü hizmetkar olmuş, türlü ikramlarda bulunuyor, müşkülatlarını gidermeye çalışıyorlardı. Burada köylülerle tanıştılar. O akşam ayrı, ayrı evlere misafir oldular. Birlik komutanları köylülerle daha önce konuşmuş olacak ki Mordoğan ve çevre köylüler terhis olan askerleri öz evlatları gibi bağırlarına basmışlardı. Hüseyin çavuş kararını verdi ve İzmir Karaburun Çatalkaya köyünde, Mustafa onbaşı Mordoğan köyüne, Ethem Çavuş da Sarpacık köyünde kaldı. Gazi madalyasıyla onurlandırılan bu yiğit askerler fazlasıyla hak ettiği halde Devletin maaş teklifini acizlik kabul ettikleri için bir kuruş bile almadılar. Hüseyin Çavuş da Çatal aya köyünden evlendi ilk hanımı üçüncü çocuğunu dünyaya getirdikten kısa süre sonra hastalanarak vefat etti. İkinci evliliğinden de üç çocuğu oldu. Altı çocuğunu kendi alın teriyle besledi, büyüttü’’ ifadeleriyle, Hüseyin Çavuş’un hikayesini noktaladı. 

 

Editör: TE Bilişim