Elektronik aletlerin beynimizi hapsetmediği, yüz yüze iletişimin hakim olduğu, güven, huzur ve muhabbetin gönülleri doyurduğu dönemlerdeydi Köy Odası Sohbetleri…. En büyüğün en itibarlı sayıldığı, söz, yumuş, sevk ve idarenin kayıtsız şartsız en büyüğe ait olduğu, yaşın tartışmasız hiyerarşi kabul edildiği zamanlardı o günler. Yani büyük-küçük saygı ve sevgisinin yaşandığı eski dönemlerden bahsedeceğim sizlere.
Ruhumuz ne kadar sağlam, güven duygumuz ne kadar omurgalıydı. Ne zaman ki teknoloji yaygınlaştı, milletin dili boğazına gitti. Yüz yüze iletişim bitti, sanal ve samimiyetsiz naylon dostluklar başladı. Şiveye muhabbet katılarak servis edilen sesli diyaloglar, içten misafirlikler ve yan yanayken yaşanan dost sıcaklığının getirdiği akla gelen-gelmeyen tüm güzellikler ne oldu da yok olup gitti.
Köy yerlerinde ikamet edilen evlerin mahrem bir uzaklığına evin temsil yetisine sahip reisinin kullanacağı şatafatlı bir oda yapılırdı. Atlığı, yüklüğü, ikram dolabı, yün minderleri, batmanlarla ölçülen döşşekleri, oyalı yastıkları, süslü melefelerle kopünmüş yorganları, tavan ve taban süsleri, kök boya kilimi, tası, testisi, gadeleri, şekeri çayı vs. bölümleriyle özel bir güzelliğe sahipti. Hanenin itibarının tüm göstergelerini taşıyan genişliği, mimarisi, iç ve dış dekorasyonu, ikram ve servis malzemeleri ve süs aksesuarlarıyla donatılı bu yapının adı Köy Odasıydı. Amacı bütünüyle misafir ağırlamak için inşa edilirdi.
Odanın sahibi güler yüzü, halk gözünde kazandığı güven, sözünün tanışları arasındaki hükmü, giyimi, kuşamı, ekonomik durumu ve günlük misafir sayısıyla diğer rakipleri arasında cömertlik ve hanedanlık yarışına girerdi.
Bu yarış gönül kazanma yarışıydı. Karşılığında ise en büyük ödül olan itibar kazanılıyordu. Herkes halis ve temiz duygularla bu odalarda yer edinmeye çalışır, ağırlanmaya layık olabilmek için ahlak, iffet, temizlik, giyinme, konuşma, saygı ve tüm güzel huyları kendisine takınarak, hata yapmamaya, değerini istikrarla artırma rekabetine koyulurdu.
Bir ahlak okulu, bir toplum akademisiydi köy odaları. Orda bulunmak, orda değer görmek her insanın hayali, her insanın hedefiydi. Köy odası orda dursa bile içeriden ve dışarıdan iştirak edecek olanlar, kendi güven, ahlak, iffet ve itibar teşhisini kendileri koyar, tedavilerini kendileri yapar ve tüm çirkin duygularından arınma gayretine düşerlerdi. Toplum kırışıklıklarını ütüleyen bir düzelticiydi köy odaları.
Küçükler orda bir köşede sessiz ve edepli oturuşlarıyla söz dinleme, ikram etme ve güler yüz gösterme göreviyle yumuşlara amade; büyükler ise adaletli emirleri, söz söyleme sırası, konuşma süresi ve oturma biçimleriyle görgü fırtınası estirirlerdi. Günümüz eğitim kurumları dahil, okulların en gereklisiydi köy odaları. Herkes bu muhabbetlere nail olabilmek için dışarıda bile hata yapmamaya özen gösterirlerdi. Adımız küçülmesin, itibarımız lekelenmesin hissi herkeste hakimdi.
Ev hanımları da köy odalarının en önemli tarafıydı. Hazırlamış oldukları yemeklerin lezzeti, tabak, çanak, sofra, el bezi, kaşık, çömçe her neyse detay aksesuarlar, ekmek dahil tüm ikramlarındaki tertip, düzen, servis kalitesi ve miktarlar üzerinden gizli değerlendirmelere tabi tutulur, eksi ve artılar evlenecek yaştakiler ve dünür olamaya talip olanlar tarafından değerlendirme kriterlerini oluştururdu. Bütünüyle bir görgü, bilgi, nezaket ve zarafet yarışıydı köy odaları.
Görsel yönü, sohbet ortamı, felsefi boyutu vs. vs. sürekli güzellikler üreten bu toplum okullarının düşünsel detaylarını tarif etmekte güçlük çekiyorum. Köylerdeki adalet, ahlak ve “Görgü Sarayları” diye adını koymak istediğim 1980’li yıllardan öncesinde hakim olan bu kutsal yapılar; göç, teknolojik aksesuarların yarattığı sanal dünya, gittikçe eriyen güven duyguları ve soğuyan ilişkiler nedeniyle bir anda eriyip yok olup gitti. Bu hatanın herkes farkındaydı ama tekrar tesis etme zahmeti ve gayretine maalisef kimse düşmedi. Eksikliğinde önce akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık bağları koptu. Nüfusun çoğalmasına rağmen yalnızlık ve kimsesizlik dehlizinde mutsuz bireyler türedi. Büyük küçük hiyerarşisi unvan ve zenginlikle, sinsi menfaat duygularıyla ölçülür hale geldi. Toplu taşım araçları dahil kimin nerede oturacağı belli olmayan saygı kuralları dahil bir edep kaosu yaşanmaya başladı. Bu örneklere ait eksiler hiçte saymak ve sıralamakla bitmeyecek. Araya giren zamanın tamiri ise şimdi köklü tedbirler alınsa bile yıllarca sabır gerektirecek sıkıntılı bir süreç olacağını iyi biliyoruz.
Ama güzel insanlar, Bendeniz Rıfat ÇAKIR, bu güzelliklerin özlemi ve hasretiyle yaşarken aklıma şöyle bir fikir geldi. Göçlerle bitme noktasına gelmiş köylerimizde kalan seyrek nüfusun, arkadaşlık, akrabalık ve komşuluk ilişkilerini güçlendirmek, bilgi, görgü ve saygı akışını hızlandırmak, dışarıda olan nüfusun ilgisini çekerek köyle bağlantı kurmasını sağlamak ve muhabbetin sıcaklığını yaşayarak aç gönüllerimizi doyurmak amaçlarıyla Sarıkaya Küçükçalağıl Köyünden başlamak üzere bir Köy Odası Sohbetleri Projesi başlattım. Bana işlerinden ve meşguliyetlerinden artı zaman ayırarak Sarıkaya Kaymakamı Sayın Yasin ÖZCAN ve Sarıkaya Belediye Başkanı Av. Sayın Ömer AÇIKEL; ilçe protokolünün tamamını kendi davetleriyle iştirak ettirerek destek oldular. 
Yozgat kültürünü yürekten özümsemiş, samimiyet ve sadakatleriyle herkesin güvenini kazanmış ortak değerlerimiz olan Derekaplancı Derneği Başkanı Adnan YILMAZ, Saraykent Benli Köyü Derneği Başkanı Mustafa SOLMAZ, Erbek Derneği Başkanı Aydın YILMAZER, Küçükçalağıl Köyü Derneği Başkanı İbrahim ERSOY, Dernek Başkan Yardımcısı Seyit ÖZBAŞI ve Hasbek Köyü Derneği Başkanı Mehmet DURNA hepsi de köylerinde ayrı ayrı ortam oluşturarak Yozgat Köy Odaları Sohbetleri projemize start verdiler. Değerli zamanlarından fedakarlık gösterip, iştirakleriyle şereflendirdiler.
İlk olarak Küçükçalağıl Derneği Başkanımız İbrahim ERSOY’un davetiyle, Muhtar Haydar KURT’un odasında kalabalık bir gurupla toplandık. Teknolojik iletişim aletlerinin sesinin kısıldığı, siyaset ve gündemin konuşulmadığı bütünüyle yöresel anılardan oluşan keyifli bir muhabbet ortamı oluşturduk. Eskilerin askerlik anıları ve Congulus hikayelerini aratmadık desek yerinde olacak. Saat 18’de başlayan muhabbetimiz saat 02’de zaruri olarak sonlandırıldı. Saatin ne zaman 02 olduğunun kimse farkına bile varmamış. Birbirinden misafirperver Küçükçalağıllılar Muhtar Haydar KURT, Emrah ÖLMEZ, Mustafa ERSOY, Seyit ÖZBAŞI, Fahrettin ÜNLÜ, Güngör BULUT, Bekir ÖZTÜRK, Mahmut ÖLMEZ gibi cömert insanların hepsi yerli ürünlerden hazırlattıkları süslü sofralarına bağdaş kurduk. Cömert ikramlar ve güler yüze yalnızca midemiz değil gönlümüzde doydu.
Hiçbir maliyet, hiçbir idari izin ve hiçbir artı zahmet gerektirmeyen bu sosyal sorumluluk projesinin hızlandırılarak tüm Yozgatımızda yaygınlaştırılmasını arzu ediyorum. Bürokratik hiçbir mevzuata, ekonomik hiçbir desteğe, diplomatik hiçbir girişime mahal vermeden, ünvanlı, itibarlı, varlıklı hiçbir icazete ve kargaşaya gerek duymadan, gönlüyle orda olacak memleket sevdalılarından başka kimseye ihtiyaç duyulmuyor, duyulmayacakta.
Memleket sevdası ve samimiyet hisleriyle dolu estetik kalemiyle yüreklerimizdeki özlemi serinleten yılın Gazetecisi ödüllü hemşehrimiz Tarık YILMAZ’ın da baştan sona şahit olduğu bu otantik sohbet ortamını sık sık tekrar etmek için köylerimiz neredeyse sıraya geçti. Çünkü gönülden, gönüle sevgi akışının startıydı Köy Odası sohbetlerimiz. Herkesin anlatacağı bir anı, herkesin paylaşacağı bir güzellik vardı. Ve  herkesin ihtiyacı olan şeydi muhabbet. 
Ferdi imkanlarım ve iletişim kapasitemle Ben bu güzelliği başlatmanın huzuru içindeyim. Zenginleştirmek, detaylandırmak ve yaygınlaştırmak için sosyal sorumluluk görevi üstlenmek isteyen Valilik, Kaymakamlıklar, Belediyeler vs. gibi kuruluşların Kurumsal katkıları olacaksa eğer, lütfen orijinal samimiyetimizin statikliğine özen gösterilsin. Dünyanın neresinde olursa olsun bu ortamı özleyen tüm hemşehrilerimiz kendi çevrelerinde bu gibi organizasyonlar yaparak hasret gidersin. Bu gönül projesi tutar ve yaygınlaşırsa eğer; yolu açan proje mimarı olarak benim her seferinde yüreğim serinleyecek bilesiniz.
Samimiyet ve sadakatin merkezi, misafirperver, cömert ve asil hemşehrilerime gönül dolusu selamlarımı iletiyorum.