İki gün önce akşam yoğundum ve çok yorgundum. Hüzünlüydüm ve sanki hıncımı işimden alıyormuşçasına çalışıyordum… Saat 21.00 sıralarında cep telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara merakımı gidermek için isteksiz alo demek zorunda kaldım. Bir hanım sesi, candan ve sevecen bir  tavırla  selam verdi. Buyurun dedim, çünkü tanımamıştım, ne söyleyeceğini de bilmiyordum.

              “ Hocam ben senin eski öğrencin: Zeliha! “ dedi. Birkaç okulda görev yaptığım için “ Zeliha Kızım hangi okuldan” dedim. “Sivas – Gemerek Karagöl Ortaokulundan” deyince içime bir hüzün çöktü… Çünkü ben o okulda görev yapamamış öğrencilerle kavga etmiş, mahkeme kararı  ve  4 askerin kontrolünde ayrılmak zorunda kalmıştım. Yani okuldan kovulmuş, adeta sürgün edilmiştim. Büyük hevesle ve hayallerle  başladığım Öğretmenlik mesleğimin  ilk yılında korkak, tiksinir hale gelmiş vaziyetteydim.

             Cümlelerini tamamlamadan “Kızım ben o okulda öğretmenlik yapamadım ki!” diyebildim. Gerçekten de o okulda görev yapamamış, hizmet edememiştim. Sivas’a tayinim çıkınca: “Sivas ellerinde sazım çalınır “ türküsüyle otobüse binmiş yol alıyordum. Hayallerim ve umutlarım doruktaydı. Tedirgin, ürkek bir tavırla; neyle  karşılaşacağımı bilemiyordum. Yolda kimliğimizi saklar: Yozgatlıyız diyemezdik.  Siyasi olaylar ve terör bizleri canından bezdirmişti. Zaten  Eğitim Enstitüsünde yaşadığımız olaylar bizi tedirgin etmeye yetiyordu. Birçok arkadaşımızın görev yerine ulaşmadan istifa ettiğini duymuştum. Yıl 1978 aylardan Kasım…

             Hikâye uzun, bu duygularla ürkek, tedirgin vardım Sivas- Gemerek Karagöl Ortaokuluna. Güzel dostlarla tanıştım. Müdür ve şebekesi hariç sağlam koç gibi bir öğretmen kadrosu vardı. Ağrı Eleşkirt’ten Halis Murat, Kırşehir Mucur dan Halil Faydacı, Antalya Manavgat tan Musa Mert ve İlkokul Müdürü Burhan Karakaya olmak üzere bir gurup dostla tanışmış kaynaşmıştım. Ama bu dostluk uzun sürmedi; siyasi olaylar bu köyde de tavan yapmış, öğretmenler hedef tahtasına konulmuştu.

            Zaman zaman rahatsız edildik, 1979 Şubat tatili için Bayrak töreni yaptığımız sırada bu ayyuka çıktı taşlı sopalı hücuma uğradık. Öğretmenler odasına zar- zor sığındık. Olaylar mahkemeye karakola taşındı. Küfürler, hakaretler, tehditler savcılıkta da devam etti. Tüm arkadaşlar yarıyılda  tayinlerini yaptırıp Karagöl ‘den  ayrıldılar. Ben yalnız başıma kalmıştım. Ya istifa edecek ya da can güvenliğinden tayinimi  isteyecektim. Stajyer bir öğretmendim, tayin şansım yoktu. Hikâye uzun olduğu için özetliyorum. Çok zor şartlarda can güvenliğinden maceralı bir şekilde tayinimi Yozgat’a yaptırmıştım. Sözün özü ben o okulda çok kısa bir dönem görev yapmıştım ( Hatta görev yapamamıştım.)

          Telefondaki kızımız Zeliha :” Hocam ben sizin telefonunuzu öğretmen arkadaşınızdan aldım.  Bir bayram töreni için bana şiir yazdırmıştınız, ben şiir yazmaya devam ettim. Kitaplarım çıktı yazıyorum çiziyorum. Size de dua ediyorum. Evlendim, kızım oldu, kızıma sizi anlatıyorum ve dua ediyoruz; Allah Razı olsun yazmamıza, okumamıza vesile oldunuz!” diyordu. Aşırı duygulandım, gözlerimden yaş gelmeye başladı, durakladım, o günleri hatırladım.  Tekrar dedim ki:   “Kızım Zeliha  ben sizin orada öğretmenlik yapamadım ki, mesleğimizi yapmamıza müsaade etmediniz, burnumuzdan fitil fitil getirdiler.” “ Biliyorum hocam biliyorum, ama  bizleri yetiştirdin işte!...” diyordu.

          Mesleğimi icra etmeye çalıştığım en pasif yerden en zayıf noktadan, sitem ve kahır ettiğim, (hatta adını yad ederken kırıldığım gücendiğim) Karagöl den geliyordu bu ses!..  Zeliha kızımız okumuş, hemşire olmuş, Öğretmenliği de kazanmış ama hemşireliğe devam ediyorum dedi. Şiir yazmaya başlamış, şiir Kitabı yayınlanmış: “ELİF GİBİ ZÜLEYHA”  Kitapları çıkıyor, imza günlerine katılıyor, bizi de güzel dualarla yad ediyormuş!....İşte: Öğretmenlik mesleğinin şerefli- onurlu güzel yönü- yanı bu olsa gerekir!....Fidanlarımız meyve vermiş;  meyveleri yeniden tohuma dönüşmüş, dal budak salmaya başlamış. Öğretmen olmayanlar bu mutluluğu tadamaz- anlayamaz. Mutlu oldum, çok sevindim ve 40 yıl öncesini Zeliha kızımla yeniden yaşadım. Yolun- bahtın açık olsun Zeliha kızım!....