SABAHIN erken saatleriydi. Yaz ayları olmasına rağmen sabahları havalar serin geçiyordu. Kısa gezi!... için evlerinden teker teker alınan Engelli… İnsanlar, sabahın mahmurluğunda yolculuk yapacakları mini otobüse… yani kanatları… görünmeyen araca bindiler.
Yolculukta saatler ilerledikçe uyku mahmurluluğundan uyananlar ayçiçeği gibi açtılar.
Otobüsün teybinden gelen müziğe tempo tutarak, yeni biçilmiş ekin tarlalarına ve uzaklardaki sıra dağlara, koyun, kuzu güden çobanlara el sallayıp, uçuşan kuşlara özgürlük mektupları… gönderdiler.
Yozgat… merkeze geldiklerinde, Çamlığın büyülü görüntüsü gönüllere heyecan yelleri estirdi.
Belediyeye… uğrayarak:
-Bizler… geldik, dediler.
Sevgi güllerini sundular.
Engelli derneğine de uğrayıp:
-Merhaba! diyerek, Çamlık otelinde Yozgat’ı tepeden seyretme özgürlüğünün tadını çıkarmaya koyuldular.
Yorucu yolculuktan sonra yemekler yendi. Şükürler birbiriyle yarışırken, bir ses:
-Herkes havuz kenarına gelsin, dedi.
Havuzun etrafında ışık cümbüşü altında kulakları tırmalayan seslerle Yozgat türküleri söylediler. Sürmelinin sürmesiyle ilgilendiler.
Ağ gelin türkü ve öyküsüyle de hüzünlendiler. Hüzünler uyku güllerini getirdi.
İsteyenler yan gelip yatarak günün yorgunluğunu atmaya çalıştı. Kimileri de sohbetlerine devam etti.
Ahmet… Öğretmen, düzenlenen bu geziden çok memnundu.
Sessiz sedasız seccadesine kendini mıhlayarak bu güzellikleri nasip edene gönül mektubunu yazıp yolladı...
Sabah ezanı ve Yozgat’ın her tarafından görülen saat kulesinden gelen gonk sesleriyle gözler ovalanarak, kahvaltı için yerlerini aldılar.
Sorgun ilçesine uğrayıp kaplıca hamamında şifa bulmaya çalışarak, şehir merkezinde bulunan.
Salih Paşa Camisinde dualar edip, güvercinleri yemlediler:
-Biz engelliler de varız. Mimari yapılanmalarda bizleri de hesap edin, diyerek sitemle karışık sevgi dilekçesi verdiler.
Yüksekten sevgi uçurtmaları uçurmak için, Kerkenez Harabelerine tırmanarak.
Gözlerin alabildiği uzakları , sonsuzluğu, doya doya seyredip, uzaktaki görünen köyleri saydılar:
-Orada bir köy var, bizim köyümüz... diye mırıldananları dinleyip, doğanın dilinden anlayanlar rüzgarın kulakları okşayarak esip geçtiği kuru otların yalnızlığını;
-Ben buradayım, hadi beni yakalayın, diye oradan oraya uçup giden ekin kuşlarıyla koşup oynamak isteyenlerle gidermeye çalıştılar.
Eline kendi emeğiyle toplayarak aldığı küçük çiçek demetini herkese göstererek tekerlekli sandalyesiyle bir iki daire çizdi.
-Bakın, ne kadar güzel kokuyorlar. Hiç kimsenin yardımı olmadan bu çiçekleri ben topladım, diyerek hüzünle karışık sevinç mutluluğunun tadını dostlarıyla paylaşıyordu.
Annesi de gözlerinden süzülen yaş tanelerini iğneyle ipliğe dizerek boncuk kolyesi yapıp boynuna taktı.
Ahmet Öğretmen, askerlerine emreden bir komutan misali:
-Haydi, herkes arabaya, yerlerine otursun. İstikamet, Karga Köyü!... diyerek komutunu verdi.
Birlikte tandırlıkta yapılan içli keteler yendi.
Koyun yoğurdundan yapılan ayranla da boğazlar yağlandı.
-Ayran çok güzelmiş. Bir bardak daha alabilir miyim? diyenler oldu.
***
Hacıkanın odası dolar taşardı.
Sohbeti duyanlar ona koşardı.
Bülbüller öter diller coşardı.
Sohbetler güzeldi benim köyümde.
***
Ahmet Öğretmenin Karga Köyü’ndeki anılarını… derin bir sessizlikle dinlediler.
Hıçkırıklarına yenik düşenler Ahmet’in boynuna sarılıp;
-Biz bunları bilmiyorduk, diye hüzün yellerine sevgi melodileri katarak Gelingüllü Barajı’na geldiler.
Balık tutanları, yarış yapan kayıkları seyredip Cami minaresinin su yüzünde nefes alışına son bir kez bakıp Tesisleri gezdiler.
Vatanı, köyü için yararlı işler yapanlara dua gülleri bırakarak.
Yararlı ve hoş geçen bu geziye… son noktayı koydular.
Veda sevgisiyle göz yaşlarını da katarak yeni edindikleri dostlarıyla…Sevgilerini mayaladılar.
Gökten üç elma düştü.
Birincisi, geziye!... katılan ve katılmayan tüm Engelli İnsanlara...
İkincisi, siz Okuyuculara...
Üçüncüsü de, Engelli… İnsanları İnsan yerine koyan, gönül dostları olan herkese...
Şu güzel günlerinde sıcacık bir.
Memleket gezisi hayali’yle… gezindik.
Gerçeğini de… etkili yetkili gönlü güzel insanların yapmasını dileyerek ,dua kuşları uçuralım.
Selam ve dua’larımla.