IRAK’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin de kuzeyinde de geleceğimize tehdit olan bir terör devleti, Kürdistan’ın kurulması amaçlanıyordu. 
Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul edilmez görerek bütün engellemelere rağmen geçte olsa kararlılık göstererek müdahale kararı aldı. 
Türk ordusu şanlı mazisinin kendine yüklediği mesuliyetin farkındalığıyla görevini çabuk akıllı ve kahramanca yaparak kısa süre içinde Resulayn ve Telabyat’ı alarak Kürdistan koridorunu dağıtmış oldu.
Barış Pınarı harekâtı yapılırken emperyalist ve Türk’e karşı ön yargılı olan devletler ayağa kalktılar ve hepsi de kendilerine göre Türkiye’yi cezalandırma işlemini başlattılar.
ABD başta olmak üzere AB ülkeleri, Arap Birliği Ligi ülkeleri tehdit ettiler ve yaptırım kararı aldılar. ABD ve AB ülkeleri kudurmuşçasına üzerimize geldiler. Beraber hareket ettiğimiz söylenen İran harekâta karşı olduğunu açıkladı. Bir diğer ortak harekât ettiğimiz Rusya ise son ana kadar tarafsız pozisyonunda göründü, ABD askerlerini çektiğini söylediği zaman da Rejim güçleriyle beraber hareket edip Münbiç bölgesini kontrolleri altına alarak bizim yolumuzu kapatmak istediler.
Güçlü olmadığımız dönemlerde olanlar yine başımıza geldi ve yanımızda sadece Macaristan, Azerbaycan, kadim dost Pakistan, Somali oldu.
Türk Keneşi toplantısı için bir araya gelen Türk devletleri sadece kapanış bildirgesinde operasyonumuz için desteklerini belirten cümlesi sonuç bildirgesinin içinde yer aldı.
ABD nin dengesiz Başkanı Türkiye Cumhurbaşkanı’yla telefonda görüşerek ortak bir komisyon kurulmasında anlaştılar. Başkan Yardımcısı Başkanlığı’nda ki heyet geldi ve Cumhurbaşkanının başkanlığındaki Türk heyetiyle görüşmeler yaptılar. Aldıkları kararlardan biri harekâtın durdurularak 5 gün içerisinde YPG terör örgütü elemanlarının bölgesi terk etmesi üzerinde anlaştılar.
Bu konu gündemde özelliğini korurken Rusya ile Türkiye Soçi’de bu konuyla ilgili toplantı yaptılar. Bu toplantının sonucunda Türkiye’nin elini rahatlatan kararlar alındı.
***
Anlaşmaların sonucu harekâtın durdurulması dünyada yankılara sebep oldu. Dünya devletlerinde Türkiye istediklerini aldı gibi düşünceler hâkim olurken. Türk insanının kafasında memnuniyetin yanında huzursuz eden söylem ve düşüncelerde belirdi. Birde ABD Başkanının Cumhurbaşkanımıza yazdığı dengesiz ve seviyesiz mektubu ortaya çıkartıldı.
İç kamuoyu hala bir tedirginlik içindedir. Tedirginlik içinde olması da haklıdır. Çünkü bölücü terör örgütü mensupları bizim müttefikimiz dediğimiz devletlerin himayesi altında. 
Bu nedenle Kamuoyumuzda kafalarını kurcalayan sorular var. Bu harekâtın bitirilmesine ve terör unsurlarının yok edilmemesine, sıcak bakmayanlar var.
Kendimize şu sorunun cevabını dürüstçe verebilirsek pek çok konu aydınlanmış olur. Harekât devam etmiş olsaydı Teröristlerin hepsi de etkisiz hale getirilebilecek miydi? Veya buna dünya kamuoyu nasıl bir tepki verecekti?
Türkiye olarak bu harekâtı yaparken amacımız neydi? Etrafımızda kurulmak istenen Terör devletleri çemberinin kırılması ve sınırımızın güvence altına alınmasıydı. 
Şu bilinmelidir ki bu harekâtla başta ABD olmak üzere pek çok devletin arzusu ve eylemi olan Türkiye’yi çevirme hareketi planı parçalanıp atılmıştır.
Bu bölgede Türkiye’nin etkin bir güç olduğu, onun kabulü olmadan kolay kolay bir iş yapılamayacağı ortaya çıkmıştır.
Bunun için gerekli olan en önemli hamlelerden biri de 30 km ilerdeki Suriye ırak M4 otobanın kontrol altına alınmasıdır. Bu ne demek?  İsrail, Akdeniz, Irak ve İran arasındaki karayolu bağlantısı kesilmiş olmasıdır. 
Başarılı olundu mu?   Evet oldu.
Bu harekâtla Bat ve İsrail güdümlü yeni bir piyon devletinin kurulması önledi mi?   
Evet önledi.
 ***
Batı ve ABD çok tehlikeli bir oyunun içinde, İsrail severlik ve Türk-İslam düşmanlığı nedeniyle gözlerini öyle kin bürümüş ki hiçbir şeyi görmüyorlar. 
Türkiye NATO’ nun bu bölgedeki en büyük desteği ve kalesidir. Bu desteğin kaybedilmesi, bölgenin kaybedilmesi anlamındadır.
Mektup meselesine gelince, cevap verilmesi gerekir mi? Gerekmez mi? 
Kişiler arasında bile bu tip seviyesiz, düşük yazılımlı ve anlamda kalite olmayan bir mektubu cevaplamak zordur. Bunun cevabını verebilmek için ondan daha seviyesizce dil kullanmak gerekir. 
Bu seviyesiz ve düşük karakterlilik sonucu ortaya çıkan mektuba bir bahane ile başka bir noktada seviyeli ama yüreklerine işleyecek cevap mutlaka verilmelidir.
Bu gelişmelerin sonucunda Rus Lider Putin’in Başdanışmanı Prof. Aleksandr Dugin’in  söylediği “kazan kazan” parolasına uygun olarak, kazananların başında Rusya, Suriye rejimi gelmektedir.
Rusya bu bölgedeki yerini perçinlemiş ve Akdeniz’e inme hayalini gerçekleştirmiştir.
Türkiye ise üzerine gelen büyük tehlikeyi siyasi iradenin dik durması, siyaset kurumunun desteği ve kahraman ordumuzun kahramanlığı ile bertaraf etmiştir. Dolayısıyla Türkiye de kazananların içindedir.
Bununla işi tamamlandı diye düşünülmemelidir. 
Yarınlar her konuda çok şeylere gebedir. 
Türkiye Cumhuriyeti olarak gerçeklerle yüzleşip, alacağımız derslerle yarınlar için plan ve proje üretme ve hayata geçirme zamanıdır. 
İlerde oluşması muhtemel tehlikelerin altından kalkmak ve başarılı olabilmek için akıllı, çabuk ve fevkalade hazırlıklar yapılmaya acilen başlanmalıdır.
NATO ve Rusya mı dengesini iyi tutturmak çok önemlidir.