Yozgat yer altı madenleri itibariyle zenginliğinin yanı sıra kaplıcaları ve tarihi ören yerleri itibariyle de önemli bir şehir konumundadır. Bugüne kadar bu özelliğinden istifade edebildik mi?
Medeniyetlere başkentlik yapmış bir şehrin tanıtımını yapmakta zorlanıyoruz.
Galatlara başkentlik etmiş olan Tavium (Buyüknefes) harabeleri kazı çalışmasını bekliyor. Hitit Başkenti olan Hattuşaş burnumuzun dibinde, tarihe tanıklık eden Kerkenez dağı İlimizin toprakları içerisinde, Roma döneminden beri kullanılan tarihi hamamlarımız halen hizmet bekliyor. Nereyi kazsanız oradan tarihi eser ve tarihi doku fışkırıyor. Yer altı çarşıları ile ilkçağ dönemine ait yerleşim alanlarıyla Yozgat nerede ise tarih kokuyor. Ama biz bugüne kadar bu tarihi dokudan yeterince istifade edebilmiş değiliz.
Tarihi Kerkenez Dağından söz edelim. Tarihe tanıklık eden bu kayıp şehrin kalıntıları bugün yeryüzüne çıkarılıyor. Lidya Kralı Krezius ile Pers hükümdarı Büyük Keyhüsrev arasında MÖ.540 yılında meydana gelen savaşta Kerkenez’in yağma edilerek yakılıp yıkıldığını biliyoruz. Güneş tutulması ile karanlığa bürünen Kerkenez’in en hâkim noktasında tarafların “Tanrı Savaşmamızı İstemiyor!” diyerek savaşı bıraktıklarını ve savaşmaktan vazgeçtiklerini  öğreniyoruz. Tarihe tanıklık eden bu olayın yıllarca efsane gibi anlatılıp dillendirildiğine şahit oluyoruz.
Bölgede uzun yıllar kazı çalışmalarına başkanlık eden İngiliz Arkeologlar Francoiuse Summers ve eşi buradan çıkarılan tarihi eserleri korumaya alıp adeta o günlerin anısını yeniden yaşatmaya çalışıyorlar. Ancak kazı çalışmalarının belirli bir izin doğrultusunda yapılması ve ödeneğinin kısıtlı olması sebebiyle çalışmaların ağır yürütüldüğünü de biliyoruz.
Yozgat Arkeoloji müzesinin yapılamamış olması önemli bir eksiklik. Kerkenez Dağında çıkarılan tarihi eserleri, Büyük Nefes bölgesinde ortaya çıkarılan tarihi kalıntıları maalesef koruyabilmiş, el altında tutabilmiş değiliz. Bu eserler Arkeoloji Müzesinde değerlendirilmeyi sergilenmeyi bekliyor.
Kazı çalışmalarının zaman alması sebebiyle Kerkenez Dağında ve Büyük Nefeste çıkarılacak tarihi eserlerin sergilenmesi de yıllarımızı alacaktır. Gönül arzu ediyor ki; tarihi eser ve tarihi ören yeri itibariyle önem arz eden Yozgat yöresi turizmde kendine düşen payını bir an önce alsın.. Açık hava müzeleri kurulsun ve tarihi eserler bir an önce sergilensin.
Sarıkaya ve Yerköy Kaplıcalarını düşünün, Roma döneminden beri kullanılan kaplıcalar maalesef tarihe tanıklık edemiyorlar. Sarıkaya Kaplıcalarında kazılar yeniden başlatıldı. Yerköy Uyuz Hamamı da kendi kaderiyle baş başa bırakıldı. Şifalı suları ile ünlü olan Yerköy Uyuz Hamamı bugün için kayıp sular konumundadır. Kazı çalışmaları ve sondaj çalışmasını beklemektedir.
Yozgat ve yöresi her konuda ihmal edildiği gibi tarihi mekân olarak da ihmal edilmiştir. Çıkarılan  eserler ise oraya buraya serpiştirilmiştir. Ciddi anlamda bir kazı çalışmasının yürütülememesi tarihi mekânların üzerini örterek küllenmesine hatta talan olmasına (define arayıcılarının tarumar etmelerine) neden olmaktadır.
Yozgat tarihi ve turizm değerleri itibariyle üç noktada yeniden ele alınmalıdır. Birincisi yer altı madenleri itibariyle, ikincisi kaplıcaları itibariyle, üçüncüsü de tarihi ören yerleri itibariyle.... Biliyoruz ki, bunların ortaya çıkarılması zaman alacaktır. Turizm değerleri ve kaplıcalarının değerlendirilmesi hususunda birçok yazı yazmışızdır. Sonuç paraya, ödenek çıkarmaya kalıyor. Kaplıcalarımız değerlendirecek, modern tesisler kuracak yatırımcı lazım....   Madenlerimizi çalıştırmamız içinde yatırımcı ve sanayici lazım....
Bütün bunlara rağmen “Biz bir şey yapamayız, adam olamayız” demiyoruz, bir şeyler yapılmalı, çaba sarfedilmeli, Yozgat tarihi gün yüzüne çıkarılmalıdır, diyoruz. Tek sıkıntının bürokrat devlet adamı, sahip çıkan el, çalışkan yöneticiler olduğu kanaatlerimizi beyan ediyoruz. Yozgat’ın sorunu motor gücü, beyin gücü noktasındadır. Bu şehrin tanıtıma, yatırıma ve pazarlanmaya ihtiyacı vardır.