Yozgat Valiliği sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ve hazırladığı video ile “Yozgat'ta nereleri görebiliriz?” sorusuna yanıt arayanlara cevap verdi.

Valilik tarafından yapılan açıklamada, “Yozgat'ta nereleri görebiliriz diyorsanız işte size birkaç öneri: Sarıkaya Roma Hamamı, Akdağmadeni Ormanları, Saat Kulesi, Yozgat Müzesi ve Çamlık Milli Parkı. E daha ne olsun” ifadelerine yer verildi.

Bizler de Valilik tarafından önerilen Yozgat’ın güzelliklerini sizler için detaylıca araştırdık. İşte Yozgat’ın görülesi yerleri ve tarihi güzellikleri…

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (1)

TARİH VE EFSANENİN IŞIĞI

Sarıkaya Roma Hamamı hakkında edindiğimiz bilgiler şu şekilde: “2018 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınan Sarıkaya Roma Hamamı ya da diğer adıyla Kral Kızı Hamamı Sarıkaya ilçesi Kaplıcalar Mahallesi'ndedir. Kaplıca tesislerinin içerisinde bulunan Sarıkaya Roma Hamamı’nın Roma Dönemi'ne ait antik ismi ‘Basilica Therma (Aqua Sarvenae)’dir. Sarıkaya Roma Hamamı'nın büyük kısmı yıkılmış, yalnızca tonozlu arka mekâna geçişi sağlayan batı cephe duvarı ayakta kalabilmiştir. Bu kısımda 10 gözlü ve 2 katlı mermer, kemerli bir duvar görülmektedir. Cephe Korint düzeni entablatur dizilişine uygun yapılmıştır. Kemer ayakları üzerindeki yarım sütunların en alt kısımları hariç diğer kısımları tahrip olmuştur. Batı cephe arkasında 3 gözlü ve tek katlı bir kemer ile bunun kuzeyine doğru ön cephe kemerleri boyunca devam eden iç kemer sıralarına ait alt kısım taşları görülmektedir. Yaklaşık 30 metre uzunluğundaki duvarın kuzey ve güney uçlarında dairesel havuz kısımları görülmektedir. Antik Dönem'de Aquae Sarvenae ve Basilica Therma diye adlandırılan Sarıkaya, o dönemde de önemli bir kaplıca merkeziydi. Roma Dönemi'ne ait hamamın yalnızca tonozlu mekânına geçişi sağlayan arkat dizileri ile bunun üzerindeki boğa başlı kornet motifli süslemeleri günümüze kadar gelebilmiştir. Yapı üzerine sonradan yapılan eklentilerle oldukça tahrip edilmiş olmakla birlikte 2010 yılında Yozgat turizmine katkı sağlaması amacıyla temizlik kazıları başlatılmıştır.”

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (6)

DOĞANIN KALBİNDEKİ CENNET!

Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesinin ormanları, bölge genelinde eşsiz bir güzellik sunuyor.

Akdağmadeni ilçesi, Yozgat'ın doğal zenginliklerini temsil eden bir yeşil hazinedir. Bu bölgenin ormanları, sadece estetik bir güzellik sunmakla kalmayıp, aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin nadir örneklerine ev sahipliği yapar.

İlçe, diğer bölgelere kıyasla daha fazla yağış alması nedeniyle genellikle ormanlarla kaplı doğal bitki örtüsüne sahip.

Sarıçam, ardıç, yabani fındık, alaç ve palamut gibi çeşitli ağaç türlerini barındıran Akdağmadeni, Yozgat genelinde en geniş orman alanına sahip bir bölgedir.

Orman dışındaki bölgeler genellikle mera olarak kullanılırken, ilçenin toplam yüzölçümünün yüzde 32,5'i ormanlarla kaplıdır. Bu, Türkiye ortalamasının (13,6) ve İç Anadolu Bölgesi ortalamasının oldukça üzerindedir.

orman

Akdağmadeni'nin orman yüzdesinin İç Anadolu Bölgesi ortalamasından daha yüksek olmasının temel nedeni, yüksek rakıma ve İç Anadolu'ya kıyasla geçiş iklimine sahip olmasıdır. Ancak, son yıllarda tarla açmaları nedeniyle orman örtüsü yüzde 32'ye kadar düşmüştür.

İlçenin ormanları genellikle güneydoğu bölgesinde dağlık alanda yoğunlaşmaktadır ve bu bölgelerde büyük yerleşim yerleri olmaması, orman örtüsünün varlığını sürdürmesine katkı sağlar.

İlçedeki ormanların yüzde 65,6'sı koru ormanı, yüzde 34,4'ü baltalık ormanıdır. Yayvan yapraklı ormanlar (meşelikler) ve iğne yapraklı ormanlar (karaçam ve kızılçam gibi) ilçede görülen diğer orman türleridir.

Ormanlar, özellikle Sazlıdere Köyü çevresi ve batıdaki ana yol boyunca yayılmaktadır. Oluközü Köyü Meşe Korusu, özel bir yer olarak öne çıkar ve düzenli kesim anlayışıyla koruluk, bölgesel olarak 20 farklı kesim aralığına ayrılmıştır.

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (3)

YOZGAT’IN ORTASINDA ASIRLIK TARİH

Yozgat ve Çorum turizminin incisi! Yozgat ve Çorum turizminin incisi!

Kule 7 kat ve bir ahşap kubbe çatıdan oluşan Saat Kulesi’nde bulunan çanın üst katına, dört cepheye de bakan 4 adet saat vardır.

Kule, saatin asıldığı petek altında çıkmalı tek balkona sahip olacak stilde tasarlanırken ayrıca balkon, gövde dışına doğru genişler ve oldukça süslü ayak, korkuluk ve parmaklıklara sahip olduğu bilinir. Cephesi açısından bütüncül balkonlu saat kulesi sınıflandırmasına giren Saat Kulesi’nin balkonunun her cepheye hakim olunacak şekilde tasarlandığı bildirilir.

Kule hakkında ulaştığımız kaynaklardan edindiğimiz bilgilerde, “Kuleye giriş kuzey cepheden yuvarlak kemerli bir kapıdan sağlanmakta olup, yukarıya zikzak şeklindeki ahşap merdivenlerle çıkılmaktadır. Şerefeli bölümün altında ise, üç kademe aşağı doğru her katta küçük yuvarlak kemerli birer pencere bulunmaktadır. Kulenin giriş katı ilk dönemlerde muvakkithane olarak, kulenin kendisi ise yangın gözlemek amacıyla kullanılmıştır. Kuledeki saatlerin üzerinde Fransız imâlatçısı Nores Jura ve L.D. Odobey Cadet'in ismi yazılıdır. Saat çanı yaklaşık 250 kg ağırlığındadır. Saat kulesinin bulunduğu alan Cumhuriyet döneminde bir meydan haline getirilerek kent merkezine dönüştürülmüş, kent Çapanoğlu Camisi ve etrafında oluşan mahalleler merkezinde genişlemiştir” denildi.

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (1)-1

1985 YILINDAN BU YANA YOZGAT’IN MÜZESİ

Şehrin tarihi ile ilgili önemli bilgiler veren Yozgat Müzesi hakkında, “Yozgat Müzesi (Nizamoğlu Konağı) Gayri Menkul Eski Eserler Yüksek Kurulu Başkanlığınca 1975 yılında korunması gerekli eski eserler kapsamına alınmıştır. Yozgat Merkez İstanbulluoğlu Mahallesi'nde yer alan konak, 1871 tarihinde yapılmış uzun yıllar konut olarak kullanılmış bir müddet ‘Kız Sanat Okulu’ ve bir dönem de ‘Tekel Deposu’ olarak hizmet vermiştir. 1979 yılında kamulaştırılan Konak büyük bir onarım sonrası 1985 yılında ‘Müze’ olarak hizmete girmiştir. Müzenin alt kat salonlarında arkeolojik eserler, üst kat salonlarında ise etnografik eserler sergilenmektedir. Üst kat odalarda 19'uncu yüzyıl resim sanatının nadide örnekleri dikkate değerdir. Nizamoğlu Konağı esas itibarıyla bir Etnografya Müzesi olarak açılmıştır. 1985 yılından 2008 yılına kadar Yozgat Müzesi etnografik teşhir özelliklerini korumuş, son yapılan düzenlemelerle ilin arkeolojik potansiyelini yansıtan üç salon ziyaretçilerin beğenisine açılmıştır” ifadelerine yer verildi.

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (9)

TÜRKİYE'NİN İLK MİLLİ PARKI

1958 yılında milli park ilan edilen Yozgat Çamlık Milli Parkı, Türkiye'nin ilk milli parkıdır.

264 hektarlık alanına sahip olan Yozgat Çamlığı Milli Parkı, 1982 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Kafkas Çamı denilen 400 – 500 yaşlarında Karaçam türünü barındırır.

Bu çam türü Türkiye'de sadece Çamlık'ta bulunur ve halen tohum verir. Ayrıca Çamlık'ta 43 familya ve 144 cins içinde toplam 212 bitki türü yaşamakta olup, bunların içinde 30’a yakın endemik tür bulunur. Bu nedenle Yozgat Çamlığı'nda botanik turizm potansiyeli de bulunur.

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (8)

Çamlık Milli Parkı’nda Orta Anadolu'nun mevcut bilinen hayvan türlerinin yanında Beyaz Kartal olarak bilinen, Amerika'ya has Altın Kartallar 1992 yılına kadar görülüyordu. Çamlık Milli Parkı; içindeki 30’a yakın endemik bitki türü, Amerika'nın Beyaz Kartalı ve sadece Çamlık'ta bulunan Karaçam türlerinin korunması ve tanıtılması, sosyal, kültürel ve turizm faaliyetlerine uygun olması, özellikle yakın çevresinin açık hava rekreasyon ve dinlenme ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla milli park ilan edildi.

Yiğitler şehri Yozgat’ın görülesi yerleri (7)

ÇAMLIK SÖYLENCESİ

Yozgat'ın en ünlü dinlenme yeri ve Türkiye’nin ilk Milli Parkı olan Çamlıkla ilgili söylence ise şu şekilde; “Çamlığa ilk fidanı Aslı'nın ardından diyar diyar dolaşan Kerem dikmiştir. Yolu Yozgat yöresine düşen Kerem, Aslı’sını sormuş, bulamayınca Çamlığın bulunduğu kıraç yamaca bir fidan dikmiş; "Bu çamdan nice çamlar filizlenir, koruk olur, bizi söyler bizi fısıldar." deyip yollara düşmüştür. O gün bu gündür çamlık, hafif bir yelde sevda türküleri söyler, içli sevgi ezgileri fısıldar. Sevdalıların buluştuğu Çamlık için böyle bir efsane söylenir halk arasında.”

Kaynak: Melike Aslı Arslan