Son gelişmelerin, daha doğrusu İstanbul Merkezli Yolsuzluk iddiaları ve soruşturmalarının ardından hepimiz birer uzman olduk. Kendi dertlerimizi, sıkıntılarımızı unutup, ''Adli, İdari, Hukuki, Ekonomik, Ticari'' gibi konularda kendimizi yetiştirme yolunda adım adım ilerliyoruz. Hele bazıları var ki; kendi mesleki alanında elde ettiği başarılar varsa bile tesadüflere, kendi dahili dışında gelişmiş olaylara bağlı olmasına karşın, konu üzerinde ahkam keserken, somut deliller üzerinden değil, soyut söylemler üzerinden kirliliği artırmaya çalışıyor.
Ne diyelim, hepimizi birden fazla konuda uzman olmamıza katkıda bulunan büyüklerimize, yasal süreç içerisinde devam etmesi gereken konuları halkın bilgisine sunmak yerine diline düşürmesine vesile olanlara teşekkür mü etmeli, yoksa plaketlerle taltiflerde mi? bulunulmalı bilemiyorum.
Ama bildiğim bir konu var ki; O da Yozgat sokaklarında gezinirken bel kemiğimize kadar sıçrayan çamurları nasıl temizleyebileceğimiz konusunda bilgi ve beceriye sahip olmasak da, ''Al kız bunu yıka, temizle!'' diyerek, eşimizin önüne çamurlu elbiselerimizi bırakabilecek kadar cesaretliyizdir, evelallah. Okul hayatımızda matematik sorusunu çözebilmek için hazırlamış olduğumuz kopyalardan bile bir şey anlamayıp, yanımızdaki arkadaşımızdan bile destek aldığımız günleri unutup, bir ayakkabı kutusuna kaç milyar liranın nasıl sığacağını hesap edibelecek kadar, kendimizi geliştirmiş olmanın sevincini yaşıyoruz...
Polis bizi karakola davet ettiğinde, yasal haklarımızın ne olduğunu bilmediğimizden ya ''Kuzu kuzu'' gitmeyi veya ''Sen kim oluyorsun!'' diyerek kafa tutmayı tercih ederken, İstanbul merkezli yolsuzluk iddiaları kapsamında kimilerimiz Savcının, kimilerimiz de polisin haklılığını savunurken,   yükselttiğimiz ses tonumuzun bizleri ele verdiğinin farkına bile varamayız. Ama ahkam kesmekten de geri durmuyoruz...
''Haydi gelin şu Yozgat'ın sorunlarını masaya yatıralım'' desem, ''Amaan sen de!'' diyebileceklerin sayısının bir hayli fazla olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok sanırım. Sosyal medyada yapacağınız kısa süreli bir tur sonucunda ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızdan eminim. Zira sosyal medyada Yozgat'ın sorunlarına ilişkin bir tek satıra rastlanamazken, son gelişmeleri en ince ayrıntısına kadar yorumlayanlar karşısında ağzınızın bir süreliğine açık kalma ihtimali yüksektir.
Elbetteki genel konular bizleri de bir şekilde etkileyecektir. Ancak, biz kendi evimizin önündeki pisliği kaldıramıyor, kaldırılmasını sağlıyamıyorsak, o zaman komşularımızın evlerinin önünü temizlemesini istememizin bir anlamı var mı? Bilemiyorum...
Yozgat sorunları ile boğuşurken, sorunlarına çözüm beklerken, hükümetin iki numaralı isminin müstakil bir bakanlık koltuğuna oturmuş olmasının bize getirisinin ne olacağını düşünmeden, sevinç çığlıkları atmanın nasıl bir fayda sağlayacağı konusunda uzman olmadığımı itiraf etmek durumundayım.