Uhud’u ve seni Hatırladık Ya Rasulullah’…
Mescidi Nebevi kalp gözümüz. Peygamber Mescidi’nden bir saniye bile ayrılmak istemiyoruz. Ravza içinde namaz kılma mücadelemiz zaman zaman omuz omuza oluyor. Bab-ı Selam’dan geçip Hz. Peygamber’i (SAV.), Hz. Ebu Bekir’i, Hz. Ömer’i (R.A.) selamlamak bize büyük bir haz veriyor.
O ara bir de Cennetül Baki Mezarlığına dadanmışız. Her vakitte bu mekanı  selamlamak Ashabı Fatiha’larla yad etmek istiyoruz. Cennetül -Baki’de Uhud şehitlerinin kabri ve Hz. Osman’ın mekânının garipliği kanıma dokunuyor.
Osmanlı buralara türbe yaptırmış. Ama Suudi yetkilileri türbeleri yıktırıp normal bir mekana çevirmiş. O dağ gibi insanların sessiz-sedasız yatışları bizleri ve tüm ziyaretçileri hüzünlendiriyor. 
Cennet-ül Baki Mezarlığında 10 bin kadar Ashabın ve şehitlerin, Ehli Beyt’in yattığını öğrenince bir hayli duygulanıyoruz. Siz olsanız böyle bir mekandan ayrılmayı ister miydiniz? Tabii ki biz de ayrılmak istemiyorduk. Cennet-ül Baki bana huzur veriyor. Ehli Beyt’in (Peygamber Efendimizin eşlerinin ve çocukların) mezarları askerlerce korunuyor. Anlatım Arapça olduğu için sadece dua edip geçiyoruz, hüzünlü veda ediyoruz.
Hz. Osman’ın (R.A.) mezarı başında dua ediyorum. Hıçkırıklar boğazımda düğümleniyor. “Koskoca halifenin yattığı mekana bak!” diyorum ve ağlıyorum.
Dua eden ziyaretçilerin fotoğrafını çekerken görevliler kızıyor, fotoğraf çekmememizi istiyorlar. Ama ne garip değil mi? Koskoca bir halifeye küçücük bir türbe bile layık görülmemiş? Ne hikmettir bilemiyoruz. Osmanlının eserlerini yıkıp- yok edenleri Allah’a havale edip geçiyoruz.
Görevli hocalarımız “yarın Uhud’a gideceğiz, hazırlıklı olun!” talimatını veriyorlar. Evet yarın Uhud’a gideceğiz, Uhud şehitlerini ve Hz. Hamza’yı ziyaret edeceğiz bundan daha güzel bir mutluluk, bundan daha güzel bir müjde olur mu? O heyecanını yaşıyoruz. Tekbir sesleri göklerde yankılanıp bulutlara karışıyor. Uhud’a Muzaffer bir ordu gibi yürüyoruz.
Uhud Bölgesine geldiğimizde binlerce hacı adayının Uhud dağının sardığına tanık oluyoruz. Kafilelerden yükselen “Allah-Allah” sesleri bize Uhud’u yeniden yaşatıyor. O heyecan dolu anlatımları halen yüreğinde hissediyorum. Her kafilede ayrı heyecan, tabur tabur, bölük bölük, akın akın insanlar Uhud’un çevresinde dönüp, o muhteşem Uhud savaşını yeniden yaşıyorlar sanki... Sağ olsunlar bizim hocalarımızda Uhud’u çok güzel anlatıyorlar, hepimiz Uhud şehitlerine ağlıyoruz...
Şu rivayet ilgimi çekiyor. Yıllar sonra Suudi yetkilileri Uhud çevresinde bir düzenleme yapıyorlar ve bazı Uhud şehitlerini Cennet-ül Baki Mezarlığı’na taşımak istiyorlar. Peygamberimizin amcası o yiğit insanı da taşımak amacıyla hazırlık yapılıyor. Hz. Hamza’yı taşıyan ekip bir adım atıyor, o an Uhud Dağı’ da bir adım ilerliyor. Duruyorlar, ikinci adımı atıyorlar, Uhud Dağı’ da ikinci bir hamle yapıyor ve diyorlar ki “Uhud Dağı Hz. Hamza’yı vermiyor, bırakın burada kalsın.. Hz. Hamza orada kalıyor..” Uhud Dağı yerine çekiliyor. 
Hz. Hamza’ya ve Uhud Şehitlerine Osmanlı türbe yaptırmış ancak öğrendiğimize göre sonradan o türbeler yıkılarak yerle bir edilmiş ve Uhud şehitleri demir bir kafes içine alınarak korumaya bırakılmış. 
Dua ediyoruz, Fatiha okuyoruz, binlerce kalabalığın içinden geçip Uhud Dağı’nın tepesinden o günlerin anısına hepsine selam gönderiyoruz. Ve orada Uhud Şehitlerinin ayak izlerini ararken kutsal toprakların üzerinde gözyaşlarımızla Uhud Gazilerini-Uhud Şehitlerini yad ediyoruz. Peygamber Efendimizin geri çekilip saklandığı kayalıkları uzaktan selamlıyoruz. Gözümüz de gönlümüz de Uhud’ da takılı kalıyor. Biz Uhud’a gönlümüzü ve iki damla gözyaşını bırakıyoruz. 
Peygamber Efendimizin “Uhud bizi, biz Uhud’u severiz” buyurduğunu duyunca içime sıcacık bir Uhud sevgisi akıveriyor. 
Öyle ya Hz . Hamza’ya kucak açan, Peygamber Efendimizin sevgisine nail olan Uhud Dağı sevilmez mi? “Biz Uhud’u, Uhud da bizi sever inşallah..”.
Kafileden bazı hanım hacı adayları Uhud Dağı’ndan toprak alıp memleketine getirmek istiyorlar. Bunu da bir görevli hoca hanıma soruyorlar. Allah razı olsun hoca hanım diyor ki; “Siz Uhud’da toprak olsanız Hz. Hamza’yı, Uhud Şehitlerini bırakıp gider miydiniz?”, “Hayır. gitmezdik” dediklerinde  öyle ise gereğini yapın diyor. 
Hacılar da aldıkları toprağı tekrar Uhud Dağı’na serpiyorlar. Uhud halen itaatsizliğe tepki koymuş, şehitlerimize ağlıyor.